JAMES, William (1842-1910) ABD’li filozof, tıp bilgini. Pragmacılık’ın (Yararcılık) kurucularındandır. Psikoloji biliminin gelişimindeki katkısı büyük olmuştur.
11 Ocak 1842’de New York’ta doğdu. 26 Ağustos 1910’da New Hampshire’da öldü. Babası bir yazar ve tannbilimciydi. Bu nedenle James’in eğitimi ve gelişimi sürekli felsefe tartışmalarının yapıldığı bir ortamda gerçekleşti. Ancak babasının sık sık Avrupa’ ya gitmesi gerektiğinden birçok okul değiştirdi. 1857’de College de Boulogne-sur-Mere’de, 1859’da Cenevre Üniversitesi’nde okudu. 1861’de Newport’ da resim çalıştı. Ertesi yıl Harvard Universitesi’nde tıp öğrenimine başladı. 1867’de Almanya’da ünlü fizikçi ve fizyolog Helmholtz ve Claude Bernard ile çalıştı. Yine Almanya’da Charles Renouvier ile tanıştı, onun yapıtlarını okudu. 1868’de Harvard’dan tıp doktoru derecesini aldı. Ruhsal bunalımlarla geçen bir dönemden sonra 1872’de Harvard Universitesi’nde öğretim üyeliğine getirildi. Bu görevi 1876’ya değin sürdürdü. Aynı dönemde kurduğu psikoloji laboratu-varında, bu konuyu felsefenin bir dalı olmaktan çıkararak bilimsel yöntemlerle inceledi. Büyük ilgi çeken makaleler yayımladı. 1878’de yazımına başladığı, ünlü yapıtı Principles of Psychology (“Psikolojinin ilkeleri”) 1890’da yayımlandı. Bu yıllarda evrim felsefesi alanında çalışmalarını yoğunlaştıran James, 1889’dan 1892’ye değin psikoloji kürsüsünde ders verdi. Bozulan sağlığı nedeniyle öğretim üyeliğinden ayrıldıktan sonra da çeşitli ülkelerde konferanslar vermeyi ve yeni yapıtlar yayımlamayı sürdürdü.
Pragmacı kural
William James’in felsefesi üzerinde Locke ve Kant’tan etkiler bulmak olanaklıdır. Ancak çağdaşı C.S. Peirce’in etkisi çok daha derindir. Peirce daha 1870’lerin sonunda, önermelerin anlamlarını saptamada, uygulamadaki sonuçların önemini vurguluyordu. James bu düşünceyi felsefesine temel taşı yaparak çeşitli alanlara uygulamıştır. Herhangi bir nesnenin kavranışmda açıklık ve seçiklik bu nesnenin uygulamayla ilgili etkilerini anlamakla elde edilir. Bu etkileri kavramak nesneyi kavramaktır. Nesnenin bunlar dışında “pozitif” bir anlaşılış biçimi söz konusu değildir. Pragmacı kural adı verilen bu ölçüt, James için, hem anlamlılık hem de doğruluk için geçerlidir. Önermeler, uygulanabilirlikleri ve etki yapabilirlikleri ölçüsünde anlamlıdır. Bir önermenin anlamı ise uygulamada doğurduğu etkiler ve sonuçlardır. İki önermenin uygulamadaki sonuçları farksızsa bunlar eşanlamlıdır. Böylece, pek çok metafizik çatışkının uygulamada hiçbir ayrılık getirmediğinden gerçek çatışkılar olmadığı söylenebilir. Hatta metafizik önermelerin çoğu, uygulamada hiçbir sonuç doğurmadığından anlamsızdır.
James’in ortaya attığı pragmacı doğruluk kuramı, doğruluk için kullanılan ölçütlerin en yumuşağı ve saltık anlamda doğruluğu dışlayarak bu kavram için bir görecelik getirenidir. Ona göre doğru eylem nasıl amaca göre en yararlı davranış ise, doğru düşünce ya da önerme de düşünce içinde yararlı olandır. Pragmacılık, önermeleri doğruluk ve yanlışlıklarını belirli amaçları yerine getirip getiremeyeceklerine göre belirler. Bir formüle dökülecek olursa, doğru olan önerme, onaylanması başarıya götüren, yanlış olan önerme ise düş kırıklığı ve başarısızlık getirendir. Uygulamada doğan sonuçlar, hem doğruluk, hem anlam, hem de kavramsal açıklık ve seçiklik için en önemli değerlendirme temelini verir. Bilgi için bilgi değil, yaşam için bilgi vardır. Bilgi, istenilir ve başarılı sonuçlar elde etmenin aracıdır. Doğrulama, tutarlılık gibi temel mantıksal kavramlar da pragmacı ölçütlere dayandırılmalıdır.
Radikal deneycilik
Bilginin kaynağı deneydir. Ancak deney klasik Ingiliz Deneycilik’i anlamında düşünülmemelidir. Deney, düşüncenin henüz hiç yoğurmadığı ilk aşamasındaki durumuyla anlaşılmalıdır. Duyumlardan anlığa sürekli bir akış içinde gelen ilk girdiler, kavramlarla gruplandırılmış, usun ilk deney içerikleri, gerçeğin ta kendisidir. Radikal Deneycilik adı verilen bu görüş Hegel’in “ussal olan gerçektir” görüşüne karşı “gerçek, deney içeriğidir”! çıkarır. Ancak Radikal Deney-cilik’in anladığı biçimdeki deneye, anlığın tüm kavramsal işleminin ötesine, henüz başlamadığı aşamaya giderek ulaşılır. Gerçeklik, bu anlamda salt deneydir. James, “gerçek”ten, Kant’ın bilgi şemasında görüngüler dünyasına ilk gelen ve henüz anlığın kalıplarının uygulanmadığı duyumları anlar. Ona göre kökeni bilinmeyen ve anlığa sürekli bir akış biçiminde gelen duyumlar deney, yani gerçekliktir. Öte yandan, James bu savında her zaman tutarlı olmamıştır. Kimi kez gerçekliği, böyle, düşünceden bağımsız deney olarak tanımlarken, kimi başka durumda da onu insanın tüm bilinci olarak gördüğü olur., Bu son yorumda gerçek, James için Kant’taki görüngüler dünyası ile özdeşleşmektedir. Gerçek, insana hazır olarak gelen bir şey değildir. Gerçek bir yapılış, oluşum sürecidir. Bu süreç ise anlıkta yer alır. Doğruluk, deney ortamlarında varlık bulur. Somut varlık bu ortamdır. Deneyin ötesinde bulunduğu söylenen bir varsayımsal gerçekle, somut deney gerçekliği açıklanamaz. Tek gerçek deneydir. James, görüşünün bir öznel idealizm olmadığını vurgular: Ona göre, salt ve temel deney öznel değil, nesneldir. Bu, anlık dışındaki bir deney dünyasıdır.
Radikal Deneycilik’in yorumundaki gerçek, bilimce ancak kopuk kopuk verilebilmekte, bir ölçüde de çarpıtılmaktadır. Bilimin bu bozucu, parçalayıcı, niteliği konusunda Alman İdealizmi okulu içindeki düşünürler haklıdır. Aynı bölücü, dondurucu ve o ölçüde de çarpıtıcı tutuma Klasik Deneycilik’te de rastlanır. Oysa gerçekliğin kendisi olarak deney ortamı, birbirinden bağımsız, kopuk durumlardan değil, sürekli oluşum ve değişim içindeki deney akışından meydana gelir.
Çokçuluk
Pragmacı düşüncenin Çokluk’u (Pluralism) Tekçilik’e yeğlemesi doğaldır. Bir yandan Özdekçilik’in, öte yandan İdealizm’in getirdikleri tekçi açıklamalar belirlenimci, yazgıcı ve katı dizgelerdir. Eğer gerçek böyle olsaydı, ahlaksal sorumluluk, amaç, eylem özgürlüğü, seçim, yenilik, yaratıcılık gibi şeylere yer olmazdı. Oysa ne insan, ne de onun istenci saltık bir tözün elinde oyuncaktır. Başarılı eylemden söz edebilmek için, özgür seçim diye bir şey olması, bunun içinde evrenin bir çeşitlilikler ve çokluklar evreni olması gerekir. Deney de bir çokluk, çeşitlilik ve karşıtlıklar evrenini gösterir. Gerçek, deneyin kendisi olduğuna göre, deneydeki çeşitlilik, gerçekteki çokluktur. Değişim ve yeniliklere yer verebilmek, gerçeğin tekçi olmamasına bağlıdır.
‘William James, psikoloji biliminin kuruluşunda çok önemli bir yer tutar. 1890’da yayımlanan The Principles of Psychology adlı yapıtında bu bilim dalı açısından içdeneyin (introspection) önemini vurgular. Anlığın kendi üzerine dönerek işlem ve içeriklerini gözlemlemesi olan içdeney, bir bilim olarak psikolojinin tek yöntemi değildir. Ancak hiç de göz ardı edilmemesi gereken önemli bir bilgi edinme yoludur.
Bir tıp bilgini olan James, fizyolojinin önem ve değerini hiçbir zaman küçümsememiştir. Tıpkı yine bir hekim olan La Mettrie gibi, o da, bilincin durumlarının gövde ve özellikle de beynin durumlarıyla olan işlevsel ilişkiyi öne alır. Gövdesel bir değişiklikle bir arada ortaya çıkmayan hiçbir anlıksal değişiklik söz konusu olamaz. Fizyoloji deneyleriyle öğrenilenler içdeneyden edinilen bilgilerle tamamlanır.
Bilinç akışı
Bilincin bir anlıksal töz anlamında kendi başına bağımsız bir varlık olduğu görüşünü yadsıyan James, bilinç demlenin ancak bir işlevsel birlik olarak var olduğunun söylenebileceğini öne sürer. Dolayısıyla tinselci bir açıklama anlık ve bilinç konusunda temelden yanılgılıdır. Öte yandan duyumcu ve çağrışımcı anlık kuramları da doğruyu vermekten uzaktır. Örneğin Hume’un, anlığı kimi izlenim ve idelerden oluşan bir demet biçiminde değerlendirmesi yanlıştır. Anlık bir bir aradalık değil bir birlik, sürekli değişimin birliğidir. James’e göre “bilinç akışı” (stream of consciousness) kavramı anlık denileni en iyi veren ve deney akışından başka bir şey olmayan gerçeklik düşüncesiyle de en tutarlı olan bir dile getiriştir.
İstenç
İstenç kavramını da geçmişte büründüğü gizemli niteliklerden arındırmak gerekir. İstenç, kendi başına ve bilinç akışından yalıtılmış bir olgu değildir. Tersine bu, bilincin bir genel niteliğidir. Bütün idelerde, başka karşıt idelerin etkisiyle önlenmedikçe, bir eylem başlatma eğilimi bulunur. James bu eğilime “ideo-motor” eylem adını verir. Dolayısıyla istencin her eylemi bir ideo-motor eylemdir. İstenç, anlığın öbür ideleri karıştırmadan bir tek ide üzerinde yoğunlaşma yetisidir. Bu yoğunlaşma gerçekleştiğinde eylem kendiliğinden oluşur. James’e göre istenç özgürdür.
Pragmacı ilkeler açısından Tanrı varsayımı insanlar için bir doyum sağladığına göre doğrudur. İnsanın duygularını tatmin etmesinden ötürü bir yaratanın var olduğu onaylanmalıdır. Bu anlamda Tanrı evrenin bir parçasıdır. İnsanlara yardımcı olan bir güç, insanla benzerlikleri olan bilinçli ve ahlaklı bir üstün kişiliktir.
William James’in içdeneye ağırlık veren yaklaşımı psikoloji biliminde bir okul olmuştur. Öte yandan içdeneye karşı olan Davranışçılık da James’in “her anlıksal değişim için bir fizyolojik değişiklik” ilkesinden önemli ölçüde esinlenmiştir. Felsefede bir genel yaklaşım olarak Pragmacılık’ın biçimlendirilmesinde büyük katkıları olan James, Detvey’i de etkilemiştir.
• YAPITLAR (başlıca): The Principles of Psychology, 1890, (“Psikolojinin İlkeleri”); The Will to Believe, 1897, (“İnanç İstenci”); Human Immortality, 1898, (“İnsanın Ölümsüzlüğü”); Talks to Teachers, 1899, (“Öğretmenlere Konuşmalar”); Varieties of Religious Experience, 1902, (“Dinsel Deney ÇeşitleriPragmatism, 1907, (Pragmacılık), 1948; The Meaning of Truth 1909, (“Doğruluğun Anlamı”); A Pluralistic Universe, 1909, (“Çokçu Bir Evren”); Some Prohlems of Philosophy, (ö.s.), 1911, (“Kimi Felsefe Sorunları”); Essays in Radical Empiricism, (ö.s.), 1912, (“Radikal Deneycilik Üzerine Denemeler”).
• KAYNAKLAR: J. Royce, Willıam James, 1912; R.B. Perry, The Thought and Character of William James, 1935; A.A.Roback, William James, 1942.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi