KUROSAVA, Akira (1910-6 Eylül 1998, Tokyo) Japon film yönetmeni. Yapıtlarıyla ülkesinin sinemasını dünyaya tanıtmış, sinemanın en büyük ustalarından biri olmuştur.
23 Mart 1910’da Tokyo’da doğdu. Küçük yaşta, resim sanatına yeteneği ve ilgisi ortaya çıktı. On yedi
yaşındayken girdiği sanat okulunda Batı tarzı resim üzerine öğrenim gördü. 1936’da, geçimini ressam olarak sağlamakta güçlük çektiği bir sırada, yönetmen yardımcıları arayan bir film stüdyosuna başvurdu. Yapılan sınavlarda başarı sağlayarak yönetmen Kajiro Yamamoto’nun (1902-1974) yardımcısı olarak çalışmaya başladı. İlk filmini çektiği 1943’e değin sinemacılığın çeşitli alanlarında çalışarak uzmanlaştı. Senaryo yazarlığıyla dikkat çekti ve Yamamoto’nun filmlerinin bazı bölümlerinin yönetmenliğini üstlendi.
İlk yapıtları
Senaryosunu da yazdığı, bir judo şampiyonunun yaşamını ele alan Sanşiro sugata (“Judo Efsanesi”) adlı ilk filmi ilgiyle karşılandı; 1940’ların ikinci yarısında çektiği filmlerle ülkesinde kendini kabul ettirdi. 1945’te gerçekleştirdiği bir filmi, Japon tarihiyle ilgili filmlerin gösterimine izin vermeyen işgal güçlerince yasaklandı. Kurosava’ya asıl ününü kazandıran yapıtı, 1948 tarihli Yoydore tenşi (“Sarhoş Melek”) oldu. Film, savaş sonrasında Tokyo’da yaşayan ayyaş bir doktorla ileri derecede veremli bir gangsterin dokunaklı öyküsüydü. Gangsteri canlandıran oyuncu Toşiro Mifune bu filmle tanındı ve yönetmenin sonraki filmlerinde de sürekli gözüktü. Kurosava, ertesi yıl çevirdiği Noraynu’da da, çalınan tabancasını arayan bir polis memurunun öyküsünün gerisinde, savaş sonrası Tokyo yaşamından görüntüler verdi.
Japon sinemasının dünyaya açılışı
1950 yapımı Raşomon (Sarı Irkın Şehveti), Kurosava için olduğu kadar, Japon sineması için de bir dönüm noktasıydı. Bir Japon efsanesinden yola çıkılarak hazırlanan öykü, 12. yy Japonya’sında bir samuray, karısı, bir haydut ve bir oduncunun çevresinde gelişiyordu. Bir tecavüz ve bir cinayet olayı, sonradan dört kişi tarafından dört farklı şekilde anlatılıyordu. Bu dört öyküyü farklı üsluplarla sinemalaştıran Kurosava’nın sürekli hareket halindeki kamerasıyla elde ettiği çarpıcı görüntüler, Mifune’nin ve Kyo Maçiko’nun (1924) son derece başarılı oyunları, yapıtı olağanüstü boyutlara vardırmıştı. Film, 1951 Venedik Film Şenliği’nde büyük ödülü kazandı.
İlk kez bir Japon filmi uluslararası düzeyde başarılı oluyor, Batı dünyasının ilgisini Japon sinemasına yöneltiyordu. Kurosava, 1951 tarihli başarılı Dostoyevski uyarlaması Hakuçi’nin (“Budala”) ardından, kimi eleştirmenlerce sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri sayılan İkim’yu (Yaşamak) çekti. Yaşamak, kansere yakalanan ve altı ay ömrü kaldığım öğrenen küçük memur Vatanabe’nin yaşamına anlam kazandırma çabalarını anlatıyordu. Kurosava, yaşlı adamın öyküsünün ardında, eski aile yapısının çöküşünü, devlet bürokrasisinin ve gelişmiş kent yaşamının olumsuzluklarını sergiliyordu.
Yedi Samuray
1954’te çektiği Şiçinin no samur ay (Yedi Samuray), onun en gösterişli ve ticari açıdan en başarılı filmi oldu. Jidaygeki denen tarihsel film türünün en yetkin örneklerinden sayılan bu yapıt, yedi gezgin samurayın, kendilerinden yardım isteyen bir köyü haydutlardan korumasını anlatıyordu. Çekimi tam bir yıl süren ve o güne değin gerçekleştirilmiş en büyük Japon filmi olan Yedi Samuray, ayrıntılı, usta işi bir kamera çalışmasına dayanıyordu. Kazandığı başarı üzerine Japonya dışında da benzerleri yapıldı.
Bu arada, Hakuçi ile başladığı Batı edebiyatı klasiklerinden uyarlamalarını sürdüren Kurosava, 1957’de Shakespeare’in Macbeth’inden esinlenerek Kumonosu-jo’yu (“Kanlı Taht”) ve Gorki’den uyarladığı Donzoko’yu (“Ayak Takımı”) çekti.
Bunalımlı yıllar
Kurosava, 1960’ta bir şirket kurarak filmlerinin yapımcılığını da üstlenmeyi denedi. Ama, sürekli parasal güçlüklerle karşılaştı. 1960’lar boyunca, pek başarılı olamayan filmler çekti. Japon sinemasında yaşanan durgunluk nedeniyle tasarılarını gerçekleştiremedi ve yaşamına son verme girişimine dek varan bir bunalım dönemi geçirdi. Uzun bir aradan sonra 1970’te çektiği, Tokyo gecekondularında yaşayan insanlar üzerine fantastik bir güldürü olan ilk renkli filmi Dodeska-den, eski filmlerinin düzeyine ulaştığı halde, ticari başarı kazanamadı. Ülkesinde gereken ilgiyi görmeyen ve beş yıl boyunca bir kez daha sinemadan uzak kalan Kurosava’nm 1975’te tamamladığı Dersu Uzala (Dersu Uzala), yeni bir doruk noktası oluşturdu.
Yeniden doruğa çıkış
Sovyet-Japon ortak yapımı Dersu Uzala, uzun bir hazırlık çalışmasından sonra gerçekleşti. Film, bilimsel araştırma yapmak üzere Moğolistan’a giden bir Rus ekibinin başı olan Arsenyev ile, doğayla uyum içinde tek başına yaşayan ilkel avcı Dersu Uzala arasında gelişen dostluğun öyküsüydü.
Arsenyev, ekibe rehberlik eden, kendisini ölümden kurtaran Dersu Uzala’yı dönüşünde kente, kendi evine götürür. Yeni yaşamına uyum gösteremeyen Dersu doğaya geri döner, bir süre sonra da, Arsenyev’ in armağanı olan son model tüfeğini ele geçirmek isteyen haydutlarca öldürülür.
Doğayı ince bir gözlemcilikle saptayan görüntüleri, uzun çekimlerden oluşan, yalın, şiirsel anlatımıyla büyük ilgi gören ve bir başyapıt düzeyine ulaşan film, 1975’te Moskova Film Şenliği’nde büyük ödülü, ABD’de de en iyi yabancı film Oscar’ını kazandı.
Kurosava’nm 1980’de ABD’li sinemacı Francis Ford Coppola ve George Lucas’ın (1945) sağladığı maddi olanaklarla gerçekleştirdiği Kagemuşa, aynı yılın Cannes Film Şenliği’nde Altın Palmiye Ödülü’ nü aldı. On yılı bulan bir hazırlık çalışmasından sonra, 1984’te çekimine başlanan Ran ise Fransız yapımcılar tarafından desteklendi. Kurosava burada da Shakespeare’e dönerek 16. yy Japonya’sında geçen olayda Kral Lear ile paralellikler kurdu.
Akira Kurosava, senaryo öncesinden kurgu aşamasına dek her alandaki derin bilgisi ve deneyimi ile tam bir yaratıcı sinemacıdır. Filmlerinin çoğunun senaryo çalışmasına katılmış, hemen hemen tümünün kurgusunu kendi gerçekleştirmiştir. Farklı türlere yayılan, konu ve üslup bakımından çeşitlilik gösteren yapıtlarında eski ile yeniyi, Doğu ile Batı kültürlerinin öğelerini ustaca birleştirmiştir.
• YAPITLAR) (başlıca): Sanşiro sugata, 1943, (“Judo Efsanesi”); Yoydore tenşi, 1948, (“Sarhoş Melek”); Noraynu, 1949; Raşomon, 1950, (Sarı Irkın Şehveti); Hakuçi, 1951, (“Budala”); ikim, 1952, (Yaşamak); Şiçinin no samuray, 1954, (Yedi Samuray); Kumonosu-jo, 1957, (“Kanlı Taht”); Donzoko, 1957, (“Ayak Takımı”).; Yojimbo, 1961; Tengoku to jigoku, 1963, (“Cennet ve Cehennem”); Akahige, 1965, (“Kızıl Sakal”); Dodeska-den, 1970; Dersu Uzala, 1975, (Dersu Uzala); Kagemuşa, 1980.
• KAYNAKLAR: A.Dorsay, “Yönetmen Kurosatva Çizgisine Aykırı Bir Filmle Sinemaya Döndü”, Milliyet Sanat Dergisi, (236), 1977; S.Ezratty, Kurosawa, 1964; J.Mellen, Voices from the Japanese Cinema, 1975; D.Richie, The Films of Akira Kurosaıoa, 1965; D.Richie, Japanese Cinema: Film Style and National Character, 1971; A.Sar-ris (der.), Interviews with Film Directors, 1968; T.Sato, Kurosava Akira no Sekay, 1969.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi