KONFÜÇYÜS (İÖ 552-479) Çinli filozof, eğitimci ve devlet adamı. İnsanı yaşama bağlayan ilkenin erdemden kaynaklanan ödev olduğu görüşünü savunmuştur.
Lou kentinde doğdu, Chiufu’da öldü. Gerçek adı Kung-fu-tse’dir. İÖ 640 yıllarında yönetimi elinde bulunduran imparator Hoang-Ti soyundanaır. Ataları büyük görevlerde bulunmuş, soylular kesiminden bir yönetici topluluğun doğmasına olanak sağlamış, kendilerine özgü bir ahlak anlayışı geliştirmişlerdir. Babası, Soung kenti soylularından olup, sonradan Lou’ya yerleşmiş, Kong adında yüksek görevli bir kimseydi. Konfüçyüs küçükken babası ölünce, geleneklere, inançlara bağlı bir kadın olan annesi, Ku-Feou’ya göçerek yaşamını orda sürdürdü. Konfüçyüs ilköğrenimini annesinin denetimi altında ve Çin geleneklerine uygun olarak Ping-Tchoung adlı bir düşünür öğretmenden görmüştür. Daha sonra bütün çalışmalarını Çin felsefesi ve ahlak sorunları üzerinde yoğunlaştırarak kendi kendini yetiştirmiş, eğitimci olarak yüksek görevlerde bulunmuştur. Elli yaşlarından sonra, bütün görevlerini bırakarak, açtığı okulda yalnız öğrencilerini yetiştirmekle uğraşmıştır.
Beş ilke
Konfüçyüs’un felsefesi Çin geleneklerinden kaynaklanan ve eğitimi temel alan bir ahlak öğretisidir. Ödev, insan ve gökyüzü adı altında üç yasaya dayanan bu öğretinin bilgelik, insanlık, doğruluk, bağlılık ve ölçülülük gibi beş ilkesi vardır. Bu ilkeler birer erdem niteliği taşıdığından genel geçerliği olan ahlak yasası durumundadır. Öğretisini Lun-Yü (Konuşmalar) adlı yapıtında sergileyen bilgeye göre felsefe, öğrenmek ve öğrendiğini başkalarına öğretmektir. Öğrenmek ve öğretmek yeni bir insan kazanmak, yeni bir gönüldeş edinmektir. Öğrenmenin başlıca yararı kişiyi yetiştirmek ve kendi kendini anlama olanağı sağlamaktır. İnsan bu yolla çevresini tanır, başkalarıyla bağlantı kurar. Beş ilke ancak öğrenmek ve öğretmekle kavranır, ödevin kaynağı da budur. Kişinin olgunluğu bu beş ilkeyi yaşama uygulamasıyla, davranışlarını onlara göre düzenlemesiyle bağlantılıdır. Yaşama uygulanmayan, onu ışıklandırmayan bilginin önemi yoktur.
Konfüçyüs’ün üzerinde durduğu beş ilke felsefe ile yaşam arasındaki bağlantının temelini oluşturur. İnsanın “olgun varlık” aşamasına ulaşması bu beş ilkenin, bir bütünlük içinde, uygulanmasını gerektirir. Beş ilkenin ortak kaynağı öğrenmedir. Öğrenme kişide ödev bilincini, sevgi ve saygı duygusunu uyandırır, geliştirir. İşte bilgeliğin yolu da budur.
Yaşam ve düzen
Bilgelik insanın gelişmesine, gerilemekten kurtulmasına, inanç ve geleneklere uyarak yaşamını düzenlemesine yarar. Bu özelliği dolayısıyla, bilgelik, birtakım kurallara bağlanmadır. Bu kurallar da kuramsal değil uygulayıcı, insanı yaşadığı ortamda yönlendiricidir. İnsanlık denen ilkenin özünü acıma, kayırma, sevgi ve yardım oluşturur. Bireyler, birbirlerine karşı, yardımsever, iyilikçi, açık yürekli olmalıdır. Kendine yapılmasını istemediğini başkalarına yapmamalıdır. Doğruluk ise tinin kurtuluşunu, korkulu durumlardan uzak kalmayı, değişik yorumlara yol açarak saptırıcı olmaktan kaçınmayı sağlar. Kişi önce kendi ben’ine karşı doğru olma gereğindedir. Kendini bilmeyen, özünde ben bilinci bulunmayan bir kimsenin başkalarına doğruluğu öğretme ya da doğruluğun gerektirdiği biçimde davranma olanağı yoktur. Bağlılık, kişiyi ikiyüzlülükten, içi başka dışı başka olmaktan kurtarır, tutarsız davranışlara engel olur. Ölçülülük bütün bireylere karşı eşit, ölçülü, tartılı davranmak, gerekeni yapmada dengeyi bozmamaktır.
Toplum ve ilkeler
Toplum konusunda karşılıklı yükümlülüğü gerekli gören Konfüçyüs için birey temel varlıktır. Toplumun kurucu üyesi olan bireyin tek başına yaşama olanağı yoktur. Birlikte yaşamayı sağlayan da geleneklere, inançlara dayanan, karşılıklı anlaşmayı gerektiren yükümlülüktür. Bireylerin birbirlerine karşı görevleri vardır. Bu görev, toplumun çekirdeği niteliğini taşıyan, aileden başlar. Karı-koca, ana-baba ve çocuklar arasındaki bağlantının özünü, sevgi-saygı ilişkisine dayanan, uyum oluşturur. Aileyi kuran bireylerin, büyükten küçüğe ve küçükten büyüğe olmak üzere, karşılıklı görevleri vardır. Büyüğün
başlıca görevi küçüğü eğitmek, yetiştirmek, olgunlaştırmaktır. Bu da sevgi duygusundan kaynaklanır. Küçüklerin büyüklere karşı tutumlarını biçimlendiren saygı duygusunu uyandırmak, geliştirmek de gene büyüklerin görevidir. Toplumda yönetenle yönetilen arasındaki bağlantı da karşılıklı sevgi-saygı temeline dayanır. Yönetenler eğitici, yetiştirici, bilge kişiler olmalıdır. Konfüçyüs’e göre yönetici ağırbaşlı, dengeli, iyiliksever, güler yüzlü olma gereğindedir. Yönetilenleri yönetime karşı saygılı, çalışkan, bağlı kılmanın başka yolu yoktur.
Konfüçyüs öğretisinde bilgi yaşam içindir ve toplumdan öğrenilir, bu nedenle kaynağı duyulardır. Tinde birtakım yetiler varsa da bunları geliştiren sonradan edinilen bilgilerdir. Neyin öğrenilmesi gerektiğini ancak gelenekler ve görenekler gösterir. İyilik, güzellik, eliaçıklık gibi değerler toplumu düzenleyen geleneklerden kaynaklanır, onları biçimlendiren de bu geleneklerdir.
Konfüçyüs’ün öğretisi, çağlar boyunca, Çin’de eğitim ve öğretimin temeli sayılmış, yeni yorumlarla geliştirilmiş, toplumun yaşama anlayışını biçimlendiren ilke niteliği kazanmıştır. Bu çığırı yayan ve Konfüçyüs Öğretisi adı verilen bir okul doğmuştur.
• YAPITLAR (başlıca): Chou-King, (ö.s.) 1770, (“Yıllıklar Kitabı”); Lun-Yii, (ö.s.), 1190, (Konuşmalar, 1974).
• KAYNAKLAR: Lin Wu-Chi, Confutius, 1955; R. Wil-helm, Kungtse Leben und Lehre, 1925.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi