Kubilay Han Kimdir, Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

KUBİLAY (1215-1294) Moğol kağanı. 1280-1468 arasında Çin’e egemen olan Yüan hanedanını kurmuştur.

Bazı kaynaklar doğum tarihini 1214 olarak da vermektedir. Doğum yeri bilinmiyor. 18 Şubat 1294’te Hanbalıg’da (Pekin) öldü. Moğol Kağanı Cengiz’in en küçük oğlu olan Toluy’un dört oğlundan biridir. Çinli bir öğretmen tarafından Uygur yazısı ve edebiyatı, matematik, astronomi, tarih ve coğrafya konularında eğitildi. Genç yaşında babasının seferlerine katılmaya başlayarak askeri konularda deneyim kazandı. Kubilay’ın Moğolistan’da geçirdiği gençlik yıllarına ilişkin bilgiler sınırlı olmakla birlikte, 1242’den sonra çevresine kendisine siyasi konularda danışmanlık yapacak Çinliler toplamaya başladığı, bunlardan biri olan bilgin Liu Ping-çung’dan Konfüç-yüsçü yönetim ilkelerini öğrendiği bilinmektedir.

Kubilay Moğol Devleti’nin yönetimine, ancak 1251’de ağabeyi Möngke’nin (Mengü) büyük kağan seçilmesiyle katılabildi. Güney Çin’deki Sung İmpa-ratorluğu’na son vererek Çin’i Moğol yönetimi altında birleştirmeye kararlı olan Möngke, Kubilay’ı Çin’de fethedilen topraklan yönetmekle görevlendirdi. 1252’de ona tımar olarak Honan Eyaleti’ni, ertesi yıl da Veyho Irmağı vadisindeki Kong-çang (bugün Şensi) Eyaleti’ni verdi. Kubilay bu bölgelerde, aralarında Liu Ping-çung’un da bulunduğu Çinli danışmanlarının da yardımıyla güçlü bir yönetim kurdu; bir dizi iktisadi ve idari reform yaparak konumunu sağlamlaştırdı. 1252’de batıdaki Seçvan Eyaleti’nin Çengtu kentini aldıktan sonra güneye doğru ilerleyerek Nançao’daki (bugün Yunnan) Tai Krallığı’na son verdi. 1257 sonunda seferin komutasını en güvendiği komutanlarından biri olan Uryangkatay’a bırakarak kuzeye döndü. Uryangkatay’m Aralık 1257’de An-nam Krallığı’nm başkenti Hanoy’a girmesinden kısa bir süre sonra, bu bölge Moğol topraklarına katıldı.

Kağanlık mücadelesi
Möngke Eylül 1258’de toplanan Kurultay’da Sunglar’a karşı yürütülen savaşın yönetimini üstlenmeye karar verdi. En küçük kardeşi Arık-boğa’yı Moğolistan’ın savunması ve başkent Karakurum’un yönetimiyle görevlendirdikten sonra çıktığı seferde, Ağustos 1259’da Hoçeu’yu (bugün Hots’yuan) kuşattığı sırada hastalanarak öldü. Bunun üzerine, Arık-boğa kendisini Moğol kağanı seçecek bir Kurultay toplama hazırlıklarına başladı. O sırada Yang-çe Irmağı üzerindeki Wu-çeu’yu (bugün Wuçang) kuşatmış olan Kubilay ise ordularıyla birlikte kuzeye yönelerek Nisan 1260’ta bir süre önce yazlık merkezi yaptığı Şangtu’ya (bugün K’ai-ping) vardı. Orada toplanan Kurultay tarafından, 4 Haziran, bazı kaynaklara göre ise 5 Mayıs 1260’ta Moğol kağanı ilan edildi.

O dönemde geçerli olan Moğol geleneklerinde, kardeşlerden en büyüğünün kağan seçilmesini zorunlu kılan bir kural olmadığından, Kubilay’m bu oldu bittisini kabul etmeyen Arık-boğa’da Karakurum’da kendisini kağan seçtirdi. İki kardeş arasında bu nedenle başlayan iç savaş 1264’te Arık-boğa’mn Kubilay’a teslim olmasıyla son buldu.

Kubilay Arık-boğa’yı yendikten sonra Cengiz’in oğullarından Ögedey’in oğlu Kaydu ile savaşmak zorunda kaldı. Irtiş Irmağı ve Tarbagatay Dağları yöresinde yaşayan Kaydu, eski Moğol geleneklerine ve bozkır yaşamına bağlıydı ve Kubilay’m gederek Çinlileşmeye başladığını düşünüyordu. Ayrıca 1251’de babası Ögedey’in yerine Möngke’nin kağan seçilmesiyle yönetimden uzaklaşan Ogedey, soyunu yeniden iktidara getirmeyi amaçlıyordu. Kubilay’la Kaydu önderliğindeki Moğollar arasında 1268’de başlayan savaş, ancak Kubilay’m ölümünden sonra, 1301’de Kaydu’nun yenilmesiyle sona erdi. Kaydu bu tarihe değin Moğolistan’a ve Türkistan’a egemen oldu.

Çin imparatoru olması
Kubilay bir yandan Kaydu’yla savaşmayı sürdürürken, 1267’de Sunglar’la olan savaşı yeniden başlatmıştı. İki yetenekli komutanından biri olan A-çu, 1273’te beş yıllık bir kuşatmadan sonra Hankyang Irmağı havzasının iki önemli kenti olan Siangyang’ı ve Fan-çeng’i ele geçirdi. Diğer komutanı Bayan ise, 1276’da Sung başkenti Li-nan’a (Hangçov) girerek
çocuk yaştaki Sung imparatorunu ve annesini tutsak aldı. 1277’de Fukyen’in ve Kwangçu’nun (Kanton) alınmasıyla Sunglar’m direnişi kırıldı. 1279’da güneyi de dahil olmak üzere tüm Çin Kubilay’ın egemenliği altına girdi. Sung hanedanı yıkıldı ve Kubilay Çin imparatoru oldu.

Kubilay Çin imparatoru olduktan sonra, geleneksel Çin politikası gereğince komşu devletlerin egemenliğini tanımalarını ve kendisine haraç ödemelerini istedi. Amacı bu ülkelerin zenginliklerine sahip olmaktan çok Çin’i yeniden büyük bir imparatorluk durumuna getirmekti. Kore ve Annam daha önce Moğol egemenliğini tanımışlardı. Kubilay’ın egemenliğini tanımayı reddeden Japonya’ya karşı 1274-1281 arasında yapılan üç sefer de, Moğollar’ın deniz güçlerinin yetersizliği, Japonlar’ın direnişi ve güçlü fırtınalar gibi nedenlerle sonuçsuz kaldı. Çin Hindi’ ne egemen olan dört krallıktan biri olan Çampa (Malaya) Krallığı’yla yapılan savaş uzun yıllar sürdü. Çampa kralı ancak 1294’te Moğollar’a bağlanmayı kabul etti. Kubilay’ın 1277, 1281, 1287 yıllarında Birmanya’ya karşı düzenlediği seferler başarılı olurken, 1293’te Cava Adası’na yaptığı deniz seferi ağır bir yenilgiyle sonuçlandı.

Yönetsel örgütlenme
Kubilay daha Moğol kağanı olduğu yıllarından başlayarak, egemenliği altında bulunan Kuzey Çin’de yeni bir yönetsel örgütlenmeye gitti. Göçebe bir kavim olan Moğollar’ın, yüzyıllardır yerleşik bir yaşam süren ve eski bir kültüre sahip olan Çinliler’i yönetmelerinin beceri ve özen gerektirdiğini biliyordu. Devlet yönetiminin en alt düzeylerinde Çinli devlet memurlarını çalıştırmayı sürdürdüyse de, üst düzey görevlere Moğollar’ı ve başka kavimlerden yabancıları yerleştirdi. Bir sekreterlikten, bir özel meclisten ve devlet, askerlik ve sansür işlerinden sorumlu bir kurumdan oluşan merkezi yönetim aygıtının yanı sıra, eyalet, vilayet, ikinci vilayet ve sancak birimlerinden oluşan bir yerel yönetim aygıtı kurdu.

Bu yeniden örgütlenmenin ardından 1267’de Yen-Ching’de (bugün Pekin) yeni bir başkent inşa ettirdi. Kuruluşunu izleyen ilk yıllarda Chung-tu olarak adlandırılan bu kent 1272’de Tatu (büyük başkent) ya da Hanbalıg (Han kenti) adını aldı. Kubilay bu tarihten sonra kışları yeni başkentte, yazları ise Moğolistan’ın güneyindeki Shang-tu’da (yukarı başkent) geçirmeye başladı. 1271’de Sung hanedanına son vermeden sekiz yıl önce, Yüan adını taşıyan kendi hanedanını kurdu. Çince bir sözcük olan Yüan, “evrenin kökeni” ya da “büyük köken” anlamına geliyordu.

Kubilay yönetimi boyunca Moğollar’m ve diğer Orta Asyalı kavimlerin Çinlileşmesini engellemek için önlemler aldı. Moğollar’ın ülke yönetimindeki konumlarını güvence altına almak için tüm nüfusu dört katmana ayırdı. En üstte sayıları birkaç bini geçmeyen Moğollar yer alıyordu. Bunlar, kendilerine verilen malikânelerde çalışan Çinli köylülerin ürettikleriyle geçiniyor, vergi vermiyor ve ayrıcalıklı bir sınıf oluşturuyorlardı. Bunları, genellikle Orta Asyalı olan ve yönetim işlerinde Moğollar’a yardım eden kişiler izliyordu. Yüksek dereceli devlet memuru olan bu kişiler, kendilerine tanınan ayrıcalıklardan yararlanarak tahıl ticareti de yapıyor ve vergi vermiyorlardı.

Resmi hizmetlerden ve posta yollarından yararlanmada önceliğe sahiptiler. Üçüncü ve dördüncü katmanlar ise kuzeyli ve güneyli Çinliler’den oluşuyordu. Bunlar ağırlıklı olarak tarımla uğraşıyorlar ve üst katmanlara tanınan ayrıcalıklarla devlet harcamalarının mali yükünün büyük bölümünü taşıyorlardı.

Kubilay okumuş Çinliler’in devlet yönetiminde kendisine sağlayacağı yararları düşünerek, önde gelen Çinli bilim adamlarını kilit yönetim görevlerine yerleştirmişti. Ancak Shang-tung valisinin başlattığı ve yüksek görevlerdeki birçok Çinli memurun da katıldığı 1262 Li T’an Ayaklanmasından sonra tutumunu değiştirerek, bu görevlere daha çok yabancıları getirmeye başladı.

İktisadi politikası
Kubilay, başkent olduktan sonra nüfusu giderek artan Pekin’in yiyecek gereksinimini karşılamak amacıyla Hoang-Ho (Sarı Irmak) havzasının pirincini başkente taşıyacak bir kanal sistemi geliştirdi. Başta imparatorluk Kanalı olmak üzere birçok yeni kanal açtırdı; ırmak ulaşımını kolaylaştırdı. Canlı iç ve dış ticaretin gerektirdiği büyük yollarla, bu yolların üzerine belirli aralıklarla kervansaraylar yaptırdı. Kubilay döneminde, yaşlıların, öksüzlerin, sakatların ve hastaların gereksinimlerinin devlet tarafından karşılanması için birçok önlem alındı. Ürünün iyi olduğu yıllarda devlet tarafından satın alman ve ambarlarda saklanan tahıl fazlası, fiyatların arttığı ya da kıtlığın baş gösterdiği dönemlerde karşılıksız olarak halka dağıtıldı. Kubilay, Sung hanedanı döneminde de rastlanan kâğıt para kullanımının yaygınlaşmasını sağladı. Bu uygulamanın temel nedeni, Çin’deki bakır madenlerinin giderek genişlemekte olan ticaret hacminin gerektirdiği madeni para miktarını karşılamada yetersiz kalmasıydı.

İç politikası
Kubilay yönetimi sırasında tüm dinlere karşı ılımlı bir politika izledi. Buddhacı, Taocu, Nesturi ve Müslüman din kuramlarının tümü vergiden bağışık tutuldu; din adamlarına iktisadi ayrıcalıklar tanındı. Kendisi de Lamacı Buddhacılık’ı benimsemiş olan Kubilay, Buddha tapmaklarına toprak bağışında bulundu. Buddhacı kuruluşların sayısı 40.000’in üzerine, Buddhacı din adamlarının sayısı ise 200.000’in üzerine çıktı. Kubilay, Tibetli din adamı Fags-pa’yı 1269’da, o zamana değin Uygur harfleriyle yazılan Moğolca için yeni bir alfabe yapmakla görevlendirdi. Fags-pa’nm Tibet elyazısına dayanan ama Çince gibi yukarıdan aşağı yazılan yeni alfabesi, Yüan hanedanının egemenliği boyunca devletin resmi yazısı olarak kullanıldıysa da, Moğollar arasında kökleşmiş olan Uygur yazısının yerini alamadı. Kubilay ayrıca en güzel Çince yapıtları Moğolca’ya çevirtti. Cengiz Han’ın babasından başlamak üzere birçok Moğol büyüğünün adına tapmaklar yaptırttı.

Kubilay döneminde Çin’in Batı’yla olan ilişkileri canlandı. 1275-1291 arasında Çin’de yaşayan Venedikli gezgin ve tacir Marco Polo Çin’i Batı’ya tanıttı. Bu dönemde Avrupalı misyonerler Çin’i ziyaret ettiler. Onlara Çin’de yerleşme izni verildi. Kubilay’ m ölümünden sonra yerine varisi ve torunu Temür geçti.

Kubilay, tarihin en büyük hükümdarlarından biridir. Dedesi Cengiz’in ve ağabeyi Möngke’nin otoritesini devralmış, büyük kağan olarak, Güney Rusya’daki Altın Orda ile İran’daki İlhanlı devletleri-
ni ve Moğol beylerinin yaşadığı Orta Asya bozkırlarını içeren tüm topraklarla Çin’in hakimi olmuştur. Onun en büyük başarısı Orta Asya bozkırının gezici çobanlarını, Asya’nın en yoğun yerleşik tarımcı toplumu olan Çin’in yönetimine getirmesi ve uzun yıllar yönetimde tutmasıdır.

• KAYNAKLAR: W. Eberhard, Çin Tarihi, 1947; W. Eberhard, Uzak Doğu Tarihi, 1957; R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, Atilla, Cengiz, Timur, 1980; H.H. Ho-worth, History of the Mongols, 4 cilt, 1876-1927; J.D. Lanelois Jr., China under Mongol Rule, 1981; E. O. Reichauer, J.K. Fairbank, East Asia The Great Tradition, 1962; JJ. Saunders, The History of the Mongol Conquests, 1971; I. Togan (Arıcanlı), “Moğollar Devrinde Çin’de Ticaret ve ‘Ortak Tüccarlar’” Toplum ve Bilim, 25-26, 1984.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski