Pragmacılık, Araççılık Ve Doğruluk Kavramı
Pragmacılık adıyla anılan görüşlerin en geliştirilmiş biçimi ve en dizgesel olanı Dewey’in geliştirdiği “Araççılık”tır. Çoğunlukla ABD’li filozofların benimsedikleri Pragmacılık, çeşitli etki kaynaklarının birleşmesi sonucunda doğmuştur. Bu etkiler arasında Hume ün deneyci çözümlemesi, Kant’ın görüngü kavramı, Hegel’ in Görüngübilimi, Yararcılık, Comte’un Pozitivizm ’i ve Bergson sayılabilir. Pragmacılık ilk olarak 1878’de C.S.Peirce tarafından ortaya atılmıştır. Bu terim, onun için daha çok, sonraları “işlemsel anlam ölçütü” diye adlandırılan kavrama yakındır. Deneysel bir anlam ölçütü peşinde olan Peirce, bir önermenin anlamım vermenin, onu doğrulayan işlemleri bilmek, bu işlemleri vermek olduğu sonucuna varmıştı. Sonraları Mantıkçı Pozitivistler’ce de geliştirilerek “doğrulama ilkesi” adını alan bu ölçüte göre, bir önermenin anlamı onu doğrulayandır. William James Pragmacılık ’ı yaymıştır. Onun düşüncesine göre, bir önermenin doğru olması onun işler olmasıdır. Bu görüş, bilimin saltık doğruyu bulmada sanıldığı ölçüde güçlü olmadığı kabulüyle yakından ilgilidir. Araççılık işte bu anlamdaki popüler Pragmacılık’ı geliştirir. James’in bir bilgi kuramını temellendirmeyi amaçlamadığı bu ölçütü bu kez doğrudan epistemolojiye uygular. Dewey’in uygulama ile yakından ilgili olması ve bilgiyi uygulamadan ayırmayan bir tutum benimsemesi onun doğruyu “işler” olanla özdeş tutuşunun temelini oluşturur. “işler” olan bir önerme ya da inanç, eyleme uygulandığında başarılı sonuçlar getirendir. Bu çözümsel bir biçimde dile getirilecek olursa, p gibi bir inancın işler (ya da doğru) olması, p temel alınarak yapılan q gibi bir eylemin getirdiği r gibi bir sonucun başarılı ya da “istenir” olmasıdır. Bu açıkça r’nin “istenir” oluşunun p’nin doğru oluşunu belirlediğini gösteriyor. r’nin istenir oluşu ne ölçüde değişmez ise, p’nin doğruluğu da o ölçüde değişmezdir. Oysa istenirlik kişiden kişiye ya da topluluktan topluluğa değişebileceğine göre, doğruluk da bunu izleyecek, bir başka deyişle, saltık olmayacaktır. Böyle bir doğruluk kavramının klasik anlamdaki felsefi bilgi kavramıyla kolayca bağdaşmayacağı açıktır; çünkü bu anlamdaki bilgi değişmez ve saltıktır.
Pragmacı doğruluk ölçütünün bir inancı doğru yapmak yerine, ancak, bu inancın doğru olabileceğine işaret edebildiği eleştirisi yaygındır, “işler” olan inançlar doğru olan inançlarla çoğunlukla çakışsa bile, işler inançların doğru olmadığına ya da doğru inançların istenen sonuçları getirmediğine de sık sık rastlanır. Örneğin alkolün zehirli olduğu inancıyla içmekten vazgeçen bir alkolik, kendini bu kötü tutkudan kurtararak istenir bir sonuç doğurabilir. Öte yandan belirli bir önermenin getirdiği sonuçlar, kimi kişiler için “istenir” iken, kimileri için istenir olmayabilir. Hitler’in pek çok suçsuz insanı öldürttüğünü söylemek Yahudiler’ce onaylanırken Naziler’ce affedilmez bir eylem olurdu. Eğer, denmiştir, doğru inançlar aynı zamanda işlerliği olan inançlarsa, bunun nedeni onların işler olmaktan önce doğru olmalarıdır. Çünkü, örneğin, yukarıda asılı tabelanın başına düşeceği inancıyla yerini değiştiren biri, az sonra tabela gerçekten düştüğünde, istenir bir sonuca ulaşmış, yani kendini kurtarmıştır, inancı, bu nedenle, işler sayılacaktır. Ancak bu inanç “işler” olduğu için mi doğrudur, yoksa inanç doğru olduğu için mi “işler”diri inanç, tabelanın düşeceği olduğuna ve tabela da gerçekten düştüğüne göre, inancın “işler” olmaktan önce doğru olduğu ve doğru olduğu için işler olduğunu kabul etmek gerekir. Bir başka deyişle, işlerlik doğruluğu açıklayamamaktadır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi