FLEMING, Alexander (1881-1955) İngiliz bakteriyoloji bilgini. Bakterilerden ileri gelen hastalıkların tedavisinde çığır açan antibiyotiklerin ilk örneği olan “penisilin”i bulmuştur.
6 Ağustos 1881’de, İskoçya’daki Ayrshire’m Lochfield kasabasında doğdu, 11 Mart 1955’te Londra’da öldü. Lochfield yakınlarında toprakları olan sekiz çocuklu bir çiftçinin oğluydu. 7 yaşındayken babasını yitirdi, altı yıl sonra da evinden ayrılıp Londra’ya, pratisyen hekim olarak çalışan ağabeyinin yanma gitti. Bir teknik okulda iki yıl okuduktan ve bir denizcilik şirketinde dört yıl kâtiplik yaptıktan sonra, yirmi yaşlarındayken eline geçen küçük bir mirasa güvenerek tıp öğrenimine karar verdi ve 1901’de Paddington’daki St.Mary Hastanesi Tıp Okulu’na burslu öğrenci olarak yazıldı. Sonradan Londra Üniversitesi’ne bağlanan bu okuldan 1906’da diplomasını, 1908’de “akut bakteri enfeksiyonları” konulu teziyle ve üstün başarı belgesiyle yüksek lisans derecesini aldı.
Başarısıyla öğretmenlerinin ilgisini çeken ve diplomasını alır almaz okulun Aşı Bölümü’nde bakteriyoloji profesörü Almroth Edward Wright’ın (1861-1947) asistanlığına getirilen Fleming, öğrenci olarak girdiği bu kurumdan yaşamı boyunca ayrılmadı. 1921’de asistanlıktan Wright’ın yardımcılığına, 1928’de de bakteriyoloji profesörlüğüne yükseltildi. 1946’da, on üç yıl önce Patoloji ve Araştırma Enstitüsü ile birleştirilerek bağımsız bir enstitü kimliğine kavuşmuş olan Aşı Bölümü’nün yöneticiliğini 1 Wrig-ht’tan devraldı ve 1948’de Londra Universitesi’ndeki öğretim görevinden emekliye ayrılmasına karşın, yeni adıyla Wright-Fleming Mikrobiyoloji Enstitüsü’nün yöneticiliğini ölümünden iki ay öncesine değin sürdürdü.
49 yıllık meslek yaşamını, insan vücudunun bakteri enfeksiyonlarına karşı savunmasını güçlendirecek etkenleri araştırmaya adayan ve 1928’de penisilini bularak antibiyotik çağını başlatan Fleming, insan sağlığına yaptığı bu büyük hizmetin değeri anlaşıldığında 60 yaşım aşmıştı. Çeşitli tıp ve bilim kuruluşlarından aldığı pek çok onur unvanı ve ödülün yanı sıra, 1943’te Londra’daki Royal Society üyeliğine seçildi, ertesi yıl “Sir” unvanı aldı, 1945’te de penisilinin ticari üretimini gerçekleştiren Florey ve Chain ile birlikte Nobel Fizyoloji ve Tıp Odülü’nü bölüştü.
Lizozimin bulunuşu
Fleming’in, bakterilerden ileri gelen bulaşıcı hastalıklara karşı aşı yoluyla bağışıklık kazanılacağına inanan ve 1896’da tifo aşısını ilk kez insanlar üzerinde deneyerek aşı tedavisinin öncüleri arasında yer alan Wright’ın önce öğrencisi, sonra asistanı olması, seçtiği araştırma alanını belirleyen en önemli etkenlerden biridir. I. Dünya Savaşı yıllarında yaralı askerlerin tedavisiyle ilgilenirken, mikroplu yaraların temizlenmesinde bilinen kimyasal antiseptiklerin yetersiz kaldığım gözlemleyen Fleming, mikropsuzlaştırmada en önemli sorunun, bir yandan bakteri öldürücü etkenin gücünü artırmak, öte yandan bu etkenin canlı dokuya zarar vermemesini sağlamak olduğu sonucuna vardı. Savaş sonrası St. Mary Hastanesi Tıp Okulu’nda sürdürdüğü araştırmalarının ilk önemli sonucu, 1921’de, “lizozim” adını verdiği bir enzimin bakteri öldürücü etkisini gözlemlesi oldu. Fleming, ilkin burun salgısında izine rastladığı bu enzimin, gözyaşı, tükürük, süt, kan serumu gibi birçok organik sıvıda, yumurta akı gibi hayvansal, hatta bazı bitkisel maddelerde bulunduğunu saptadı. Hastalık yapıcı mikroorganizmalar üzerindeki etkisi oldukça sınırlı olan ve bakteri öldürücü bir madde olup olmadığı uzun süre tartışılan lizozimin, bugün, bazı gram-prozitif organizmaların hücre zarındaki protein tabakasını yıkan özel bir enzim olduğu biliniyor.
Bakteri öldürücü doğal madde: Penisilin
Lizozimin bulunması, canlı dokuya zarar vermeksizin bakterilerin gelişmesini durduracak ya da bakterileri yok edecek doğal maddelerin varlığı konusunda umut veren önemli bir adımdı. Bu bulgudan sonra aynı umutla araştırmalarını sürdüren Fleming’ in, ilk antibiyotik olan penisilini bulmasında biraz rastlantıların yardımı olmakla birlikte, çok titiz ve bilinçli bir gözlemci olmasının payı büyüktür. 1928 sonbaharında stafilokok türü bakteri kültürleri üzerinde çalışırken, laboratuvarda birkaç gün üzerini örtmeden bıraktığı kültür ortamının yüzeyinde bir küf katmanı oluştuğunu ve küfün çevresindeki stafi-lokoklarm yok olduğunu gördü. Penicillium notatum türü küf mantarlarından oluşan bu koloninin stafilo-koklara karşı etkili bir madde salgılayarak bakterilerin üremesini durdurduğunu ve bakterileri eriterek yok ettiğini düşünen Fleming, “penisilin” adım verdiği bu etkili maddenin çeşitli mikroorganizmalar ve canlı hücre üzerindeki etkilerini araştırmaya başladı. Ertesi yıl, et suyundan oluşan bir besi ortamında üretilen küf mantarlarından elde ettiği penisilinin bazı bakterilere karşı etkisiz kalırken pek çok bakteri türünün gelişmesini engellediğini, 800 kat sulandırıldığmda bile bakteri öldürücü özelliğini koruduğunu, buna karşılık akyuvarların savunma gücünü azaltmadığını ve deney hayvanlarında kesinlikle zehirlenmeye yol açmadığını açıklayarak, penisilinin insan ve hayvanlarda tedavi amacıyla kullanılabileceğini bildirdi.
Ancak, Penicillium notatum’un salgıladığı etkili maddeyi küften ayırıp arıtmak ve hastalıkların tedavisinde kullanılabilecek kadar bol miktarda üretmek için Fleming’in kimya bilgisi de, laboratuvar olanakları da yeterli değildi. Bu nedenle üretimine geçilemeyen, üstelik tıp bilginlerinin ilgisi ve umudu da yeni geliştirilen sülfamit türü ilaçlar üzerinde yoğunlaştığından on iki yıl boyunca unutulan penisilin, ancak 1940’tan sonra Florey ve Chain’in çabalarıyla insanlığın hizmetine sunulabildi.
İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nde birlikte çalışan bu iki araştırmacı, Fleming’in bulgularını değerlendirerek, 1940’ta penisilini kültür ortamından ayırıp derişik bir toz halinde elde etmeyi başardılar ve laboratuvar fareleri üzerinde deneyerek klinik uygulamanın olumlu sonuç verdiğini açıkladılar. Daha sonra ABD’ye giden Florey, penisilinin ilaç sanayiini besleyecek düzeyde üretilebilmesi için girişimlerde bulundu ve 1943’te ABD ile İngiltere’deki ilaç fabrikaları, önce ordunun, sonra halkın gereksinimini karşılayacak kadar bol miktarda penisilin üretimine geçtiler.
Fleming’in bulduğu, Florey ve Cham’in kullanıma sunduğu penisilin, bakterilerden ileri gelen ve 20. yy’m ikinci yarısına değin kitlesel ölümlere yol açabilen salgın hastalıkların önlenmesini sağladığı kadar, önce doğal, sonra sentetik pek çok antibiyotiğin bulunmasıyla sonuçlanan araştırmaların da başlangıcı olmuştur.
• KAYNAKLAR: A. Maurois, The Life of Sır AIexander Fleming, 1959.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi