DURKHEIM, Emile (1858-1917) Fransız, sosyolog. Çağdaş sosyoloji biliminin kurucusu ve pozitivist yöntemin sosyoloji dalında uygulayıcısıdır.
Nisan 1858’de Vosges bölgesinde Epinal kasabasında doğdu, 15 Kasım 1917’de Paris’te öldü. Yörenin hahambaşı Moise Durkheim’ın oğludur. Ailesinde dine verilen önem, Durkheim’m değerler öğretisini, araştırmalarının odak noktası yapmasında etkili olmuştur. Liseden sonra Paris’te okumaya gönderilen Durkheim ailesinin kısıtlı olanakları nedeniyle üniversite sınavlarına hazırlanırken sıkıntılı bir dönem geçirdi. 1879’da Fransa’nın en gözde yükseköğretim kurumlarmdan biri olan Ecole Normale Superieure’e (Yüksek Öğretmen Okulu) girdi.
Sınıf arkadaşları arasında daha sonra tanınmış bir düşünür olacak olan Henri Bergson ve sosyalist bir önder olacak olan Jean jaures de bulunmaktaydı. Durkheim’m ailesi onun haham olmasını istiyordu, fakat o bu okulda okuduğu yıllarda dini inançlarını yitirmişti. Daha çok felsefe ve belagata dayanan program Durkheim’a çağdışı gözükmüşse de, okulda Renouvier gibi ünlü bir filozofun bulunması kendisine bu konuda bazı yetenekler kazandırmıştır. Durkheim’m bir toplum pekiştiricisi olarak ahlaki değerlere verdiği önem bir bakıma da Renouvier’nin felsefesinden kaynaklanır. Ayrıca, hocalarından, filozof Emile Boutroux’nun felsefenin, tabiatın ve hayatın gerçeklerinin birbiriyle bağıntılı olması gerektiği yolundaki düşünceleri Durkheim’ m “realizm” anlayışını etkilemiştir.
Durkheim, sosyolojinin, psikolojiden ayrı ve özel yöntemleri olan bir konu olduğu düşüncesini Boutroux’ya borçludur. Ecole Normale Superieure’ de iki ünlü tarihçi de Durkheim üzerinde etkili olmuştur. Gabriel Monod ve Fustel de Coulanges, tarihin ciddi ve kesin sonuçlar verebilecek bir bilim olduğuna inanıyorlardı. Fustel de Coulanges’ın ve
sonra Durkheim’m benimsediği bu yaklaşım, dinlerde “öğreti”nin ikinci plana atılması gerektiği ve dinin gerçek çekirdeğinin “merasim”de (rituel) toplandığı anlayışına dayanır.
Durkheim 1882’de, doçentlik (agregation) sınavında başarı sağlayarak Sens Lisesi’ne felsefe öğretmeni olarak atandı. 1884’te St.Quentin Lisesi’ne geçti. 1883’ten sonra toplum sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. 1885-1886 ders yılını Almanya’da geçiren Durkheim, incelemelerinde topluluğa “organik” bir yapıt olarak bakan Alman sosyologu Schaeffle ve toplumun “bütün”lüğü düşüncesini odak noktası yapan Wag-ner ve Schmoller gibi Kürsü Sosyalistleri’nden etkilendi; ancak geliştireceği toplum kuramı bakımından en çok Wilhelm Wundt’un etkisi altında kaldı. 1886’da Fransa’ya dönen Durkheim, Troyes Lisesi’ne öğretmen oldu. 1887’de ise pedagoji ve sosyal bilim dersi vermek üzere Bordeaux Üniversitesi’ne atandı.
En önemli yapıtlarının büyük bir kısmını burada yazdı. Bordeaux’da eğitim, felsefe ve siyaset bilimleri alanlarında ders veren Durkheim De la division du travail social (“Toplumsal işbölümü Üstüne”) adlı yapıtını burada yazdı. 1894’te Regles de la methode sociologique’ı (“Sosyolojik Yöntemin Kuralları”) yayımladı.
Durkheim’ın yapıtlarında öne sürdüğü savlar Fransa’da’tepki uyandırdı. Bu tepkilerin en önemlileri insan davranışıyla toplum yapısı arasında kurduğu ilişkinin reddedilmesinden kaynaklanıyordu. Ahlakı insan kişiliğinin bir ürünü görmeyerek, bir toplumsal pekiştirici ve insanların “dışında” etkili olan bir toplumsal nesne olarak görmesi Katolik düşünürlerin bir kısmının tepkisine yol açtı. Diğer yandan, genç sosyologlar ve sosyalistlerin eleştirileriyle de karşılaştı. Onlar, Durkheim’m toplumdaki sınıf ayrılıklarını ve sürtüşmelerini geçici görmesini ve reformlarla giderilebilir olduğunu savunmasını eleştiriyorlardı.
Durkheim aydınların politikaya fiilen katılmalarına karşı olmakla birlikte, 1890’larda Fransa’yı sarsan Dreyfus sorununa, Dreyfus savunucusu olarak katıldı ve yaşamı boyunca demokratik değerlerin savunucusu oldu.
Durkheim, sosyoloji alanındaki önemli dergilerden biri olan Annee Sociologique dergisini 1896’da Bordeaux’da kurdu. 1902’de Sorbonne Üniversitesi’ ne atandı. O sıralarda en köklü ve yaygın etkisi, bir öğretici olarak yaptığı çalışmalara ve Annee socio-logique çevresinde topladığı genç sosyologlara bağlanır. Durkheim’m düşünceleri zamanla Fransız III. Cumhuriyeti’nin “resmi felsefesi”ni oluşturmuştur.
I.Dünya Savaşı’nda Fransa’yı savunan broşürler yazdı ve bu savaşta parlak bir sosyolog olmaya aday olan oğlunu kaybetti. Biraz da bu kaybın etkisiyle geçirdiği kalp sektesi bir süre sonra ölümüne neden oldu.
Düşünceleri
Auguste Comte’un pozitivist yöntemini benimseyen ve çağdaş sosyoloji biliminin kurucusu olan Durkheim’ın odak noktasını “İnsanların bir topluluk içinde, birbirinden kopmadan, kişilerüstü bir yapı oluşturarak yaşamalarını sağlayan mekanizma nedir?” ve “İnsanları birbirine bağlayan toplum değerlerinin varlığı nasıl açıklanabilir?” sorularına verdiği yanıtlar oluşturur. Alman toplum bilimcilerinin bu sorulara verdikleri yanıt, topluluğun parçalarının birbiriyle kenetlenmiş bir “organizma” oluşturdukları noktasında toplanıyordu. Bu açıklama Manchester Okulu’ nun “insanları birbirine bağlayan alışveriştir” biçimindeki yanıtına oranla Durkheim’a daha anlamlı gözüküyordu. Ingiliz sosyologu Spencer de toplumu açıklamak için organik modelden faydalanmıştı; fakat Durkheim’a göre Spencer, Comte’un çok belirgin bir yanılgısını sürdürmekteydi. Spencer de Comte gibi “İnsanlar”, “Toplum” gibi tümcü, kültür özelliklerine önem vermeyen kavramlar kullanmıştı. Durkheim’ m çabası, bu gibi genel ve felsefi düşünceleri bir yana bırakarak, belirli toplumları ve belirli toplumsal kurumlan incelemekti. Bu yaklaşımında Avrupa topluluklarının özelliklerini inceden inceye araştıran Alman sosyologu Schaeffle’nin etkisi de vardır. Durkheim’m ilk araştırmaları, “İleri Sanayi” toplum-larınm özelliklerini ortaya çıkarmaya yönelikti.
Toplumun anatomisi
Durkheim, organizmacılığı benimsememekle birlikte ondan bir ilk yaklaşım olarak faydalanmıştır. Ona göre “Organizma” imgesi toplulukların nasıl çalıştığını açıklayabilecek kaba, fakat anlamlı bir “ilk değerlendirme”dir. Ancak toplumların işlevlerini (fizyolojide olduğu gibi) ve yapılarını (anatomide olduğu gibi) araştırmak toplumların kurumsal gizleri konusunda bir bilgi verebilir. Durkheim, ilk toplu yapıtı olan De la division du travail social’de bu yöntemi uygulamıştır. Bu yapıta göre, sanayi öncesi topluluklarda topluluğun “birliği”ni, paylaşılan düşünce ve duygular sağlar. Çağdaş sanayi toplumlarında bu işlevi, kurumsal yapılar ve toplum ilişkileri örgüsü yerine getirir. Durkheim bu pekişme mekanizmalarından birincisine “mekanik” dayanışma, İkincisine “organik” dayanışma adını vermiştir. Mekanik dayanışma, insanların kişiliklerinin ortak ve zorunlu inançlar tarafından bastırıldığı, insanların zorla birbirlerine benzetilmelerine dayanan bir dayanışma şeklidir. Durkheim’a göre mekanik dayanışmanın egemen olduğu toplumlar bazı özellikler gösterir. Böyle toplumdaki yapı birimleri kendi kendine yeterli ve yapı özellikleri bakımından birbirinin aynı birimlerdir. Toplum bu birimlerin birbirine “yapışma”sın-dan ortaya çıkar. Örneğin, ilkel toplumlarda ana birim olan klan kendi kendine yeterlidir, toplum klanların birleşmesinden oluşur. Bu topluluklarda bireyler birbirine muhtaç değildir; hukuk da aynı katılığı gösterir. Hukuk kuralları, onları çiğneyenlerin – toplumu pekiştiren mekanizmayı çiğnedikleri için – açıkça şiddetle cezalandırılmasını öngörür. Bu aşamada Durkheim ortak inançlara, kolektif bilinç demektedir. Daha sonra,bu gibi kolektif bilincin yalnız ilkel topluluklar için değil, bütün topluluklar için geçerli olduğu kanısına varmıştır.
Toplum ve Birey
Topluluğun işkollarına bölünmeye başladığı evrede, bireylerin toplumun tümüyle bir uyum sağlama zorunluluğu artık ortadan kalkmaktadır; uyum, gelişen kuramların birbiriyle işbirliği yapmasından, toplumun her parçasının diğer parçaya muhtaç olmasından kaynaklanmaktadır. Bu evrede “norm”lar çiğnendiği zaman cezadan daha önemli olan, yapılan zararın onarılmasıdır. Bu topluluklarda tek kolektif bilinç alanı, kişiye gitgide artarak verilen önemdir.
İntihar olgusu
Durkheim’m en önemli yapıtlarından biri de Le suicide’dır (“İntihar”). Burada Durkheim gene topluluğun pekişmesini incelemektedir, fakat bakış açısı ilk yapıtındakinin tersinedir. İntihar olayı, yani toplum bağlarının çözülmesi nasıl açıklanabilir? Durkheim’a göre, intihar kişilerin verdikleri kararların ötesinde bir toplumsal akımdır, İntiharlar belirli bir zamanda kişilere bağlı olmayan istatistik bir düzenlilik gösterir. Durkheim bu intihar “dalga”larına “intihar akımları” adını vermiştir. İntihar Durkheim’m devamlı olarak üzerinde durduğu bir savı vurgular: Toplum davranışları tek tek bireylerin seçimlerinin dışında yasalara bağlı olarak biçimlenir. Durkheim intihar istatistiklerinden üç tip intihar çıkarıyordu: egoist, altruist ve anomik intihar. Ona göre bunların hepsi, intiharın kişisel değil toplumsal bir olay olduğunu gösteriyordu.
Egoist intihar, insanların toplumla olan bağlarının zayıf olmasından kaynaklanan intihardı. Altruist intihar, insanların toplum değerlerine olağanüstü bir değer bağlamalarından kaynaklanan intihardı. Anomik intihar ise, Durkheim’m daha önce De la division du travail social’de ortaya attığı bir konuya dayanıyordu. Sanayi toplumu çok çabuk ortaya çıkmıştı ve yapısına uygun değerler ise henüz daha açık olarak ortaya çıkarılamamıştı. Bu da sanayi toplumlarmda, yaşamlarını hangi değerlere göre sürdüreceklerini bilemeyen bir insan kümesi oluşturmuştu. Bu durum Durkheim’m anomie (değer yokluğu) olarak tanımladığı toplum özelliğini ortaya çıkarır.
Durkheim’a göre toplumun düzenliliği, iki sava dayanır: 1) insanlar aynı kavramları paylaştıkları için kavramları aynı biçimde anlarlar; 2) Toplum biçimleri ile düşünce biçimleri arasında biçimsel bir benzerlik vardır.
Durkheim’ın insan davranışının bütün yönlerini toplumsal biçimlere bağlamaya çalışması onun din sosyolojisinde görülür. Durkheim’ın din konusundaki ilk sorusu “Nasıl oluyor da insanlar açıkça uydurma olan mitos ve efsanelere inanıyorlar?”dı. Durkheim, bunun yanıtım en az gelişmiş din olarak gördüğü “Totemcilik”te aramıştı. O zaman Avustralya’da yapılan araştırmalarda, yerliler arasında en küçük toplumsal birimi oluşturan klanların bir çeşit put olan toteme taptıkları bildiriliyordu. Durkheim’ m işaret ettiği nokta, bu totemin aslında klan topluluğunu simgelediği ve bu açıdan klanın kendi topluluk simgesine taptığıydı. Tapınılan, topluluğun kendisiydi. Dinin bu simgeleyici rolü yanında Durkheim dinin “katılma” ile oluşan bir yönünü de vurgular. Ona göre, din, klanın dağınık ailelerinin beraberce oluşturdukları “merasim”lerde tazeleniyordu.
Durkheim, 19.yy’ın sonlarında Fransa’da geliştirilen, Leon Bourgeois’nm önderliğini yaptığı ve Alfred Fouille’nin kuramcısı olduğu Dayanışmacılık akımına da özel ilgi duymuştur.
Durkheim’m kuramları, zamanında ve ölümünden sonra birçok eleştiriye uğradı. Bu eleştiriler toplum gerçeklerini araştırmak için uyguladığı yöntemden Avustralya yerlileri konusundaki bilgilerinin yetersizliğine kadar uzanır. Ancak yapıtları günümüzde de değerini korumaktadır ve kaynak niteliğindedir.
Etkileri
Annee sociologique\e Durkheim’ın çevresine toplanan genç araştırıcılar grubunun bir bölümü I.Dünya Savaşı’nda öldü. Geriye kalanlar Fransa’da Durkheim’cı Okul’u oluşturdu. Bunların arasında başta yeğeni Marcel Mauss’u saymak gerekir. Bunun yanında Maurice Halbwachs, Celestin Bougle, Revue de synthese historique’m kurucusu Henri Berr, sinolog Marcel Granet, Marc Bloch, Georges Lefebvre, Al-bert Mathiez, Lucien Levy-Brühl, Durkheim’dan az veya çok etkilenmişlerdir. Antropolojinin gelişmesi üzerinde de özel bir etkisi olmuştur. Radcliffe-Brown’un “işlevselciliği”, Durkheim’m düşüncelerinin bir uzantısı sayılır.
Durkheim’ın düşünceleri Ziya Gökalp yoluyla Türkiye’ye ulaşmış ve Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda etkili olmuştur. Ancak bu etkide Durkheim’ m dayanışma konusundaki kuramlarıyla Dayanış-macılar’ın daha siyasi olan savları birbirine karışmıştır. Örneğin, toplulukta ayrıcalıklı bir konumda olanların topluma “borçlu” oldukları görüşü ] Durk-heim’m reddetmeyeceği bir görüştür, fakat temelinde Dayanışmacıların görüşüdür. Bu görüşün Cumhuriyet Türkiyesi’nde önemli bir rol oynadığı görülür.
• YAPITLAR (başlıca): Elementi de sociologie, 1889, (“Toplumbilime Giriş”); De la division du travail sociale, 1893, (İçtimaî Taksim-i Amal, 1923); Regles de la methode sociologique,, 1894, (İçtimaiyat Usulünün Kaideleri, 1943); Les formes elementaires de la vie religieuse,,(ö.s.), 1912, (Din Hayatının İptidai Şekilleri, 1923); Education et sociologie, (ö.s.), 1917, (Terbiye ve Sosyoloji, 1950); Sociologie et philosophie, (ö.s.), 1924, (“Toplumbilim ve Felsefe”); L’evolution pedagogique en France, (ö.s.), 1938, (“Fransa’da Eğitbilimin Evrimi”).
• KAYNAKLAR: H.Alpert, Emile Durkheim and His Sociology, 1939; R.N. Bellah, “Durkheim and History”, American Sociological Review, XXIV, (447-61), 1959; J.Duvignaud, Durkheim, 1965; R.N.Nisbet, The Sociology of Emile Durkheim, 1974.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi