FRIES, Jacob (1773-1843) Alman, filozof ve tanrıbilimci. Gerçeklerin duyularla değil sezgiyle kavranabileceği görüşünü savunarak Jacobi’nin bilgi kuramını geliştirmiştir.
Fries Jacob Friedrich, 23 Ağustos 1773’tePrusya’ nın Barby ilinde doğdu, 10 Ağustos 1843’te Jena’da öldü. İlköğrenimini “Moravyalı Kardeşler Tarikatı” adı verilen bir kurumda, din bilgileri edinerek bitirdi. 1886’da Leipzig’e gitti.-Garv’dan’ mekanik, fizik ve felsefe, Platener’den ruhbilim, sonra Jena Üniversitesi’nde, Fichte’den felsefe okudu. Burada Kant felsefesini daha yakından tanıma olanağı buldu. Bir süre İsviçre’de eğitmen olarak görev aldı. De Intellectualis Intuitione (“Sezgi Anlığı Üstüne”) adlı çalışmasıyla doçent oldu. 1805’te Heidelberg Üniversitesi’nde felsefe ve matematik okutmakla görevlendirildi. 1816’da Jena Üniversitesi’nde fizik ve matematik okuttu. Bir süre görevden ayrılmak zorunda kaldı, 1825’te yeniden Jena Üniversitesi’nde profesör olarak çalışmaya başladı. Bu görevini 1838’e değin sürdürdü.
Fries’in felsefeye yaklaşımı ilkin tanrıbilim, sonra Kant ve Jacobi’nin görüşlerini incelemekle başlamıştır. Kant’ın felsefesinden eleştiriyi, Jacobi’nin düşünce dizgesinden inanı temel olarak alan Fries’in çalışma odağını bu iki filozofu birbiriyle uzlaştırma girişimi oluşturur. Kant’m eleştirisinde usun egemenliğini, gerçekleri kavramak için yeterli bulmayan Fries, Jacobi’nin sezgi kuramım, kendi anlayışına daha yatkın görerek felsefe sorunlarının, özellikle bilginin aydınlığa kavuşturulmasında yöntem olarak benimsemiştir. Fries, bilgi sorununun çözümünde bütün gücünü sezgiye bağlamış, sezgiyi, bilmenin, anlamanın temel ilkesi saymıştır.
Dolaylı bilgi, dolaysız onun
Fries’e göre bilmenin biri dolaylı, öteki dolaysız olmak üzere iki yolu vardır. Bu iki yol da sezgide birleşir. Bir nesnenin yeterince bilinip bilinmediğini, o nesneyle ilgili bilgilerin nedenini araştırmak, bilgi duyularla sağlanan sezginin gerekli düzeni içindeki yerini bulmaya çalışmak, dolaylı bilmedir. Bu tür bilmekle edinilen bilgi de dolaylı bilgidir. Dolaylı bilgide, öznenin nesneye yaklaşımı, başta duyular olmak üzere, değişik varlıklar aracılığıyladır. Yalnız ustan kaynaklanan, dış nesnelerle bağlantılı olmayan düşünceler, sevgi, güzellik, saygı, erdem, yücelik duyguları gibi tinsel durumlar doğrudan doğruya bilinir. Bunların bilgisi de dolaysız bilgidir. Bu bilgi türünde özne ile nesne arasmda aracı yoktur, bilinenle bilen özdeş varlık ortamındadır. Bilmenin ilkesinin sezgi olmasına karşın, iç sezgi ile duyulara özgü sezgi ayrıdır. Duyulara dayalı sezgiyle sonsuz gerçekleri bilme, kavrama olanağı yoktur. Bu gerçekler, kendi yapıları ve nitelikleri yüzünden, duyularla ilgili sezginin sınırlarını aşar, daha güçlü bir sezgiyi gerektirir, bu da içsezgidir. İçsezginin, dış nesneleri tanımaya yarayan, duyu verileriyle ilgisi yoktur, o yalnız iç evrende bulunan gerçekleri kavramaya yarar.
Duyu sezgisi, içsezgi
Dışta bulunan nesnelerin yalnız görünüşlerini, özneye veriliş biçimlerine göre, kavrama olanağı vardır. Bunu sağlayan da duyulara dayalı sezgidir. Duyulara dayalı sezgi dış nesnelerin görünüşlerini anlığa verir, anlık da onları kendi kavramlarına göre düzenler, biçimlendirir, kavranır duruma getirir. İşte bilmek adı verilen olay, duyulara dayalı sezgi ile anlığın kavramları arasındaki işbirliği sonucu gerçekleşir. Bilmek eylemi gerçekleştikten sonra, salt usun doğru, iyi, güzel gibi sonsuz kavramlarına göre inanmak olayı başlar. Bilmek ve inanmak bağlantısının ardından, kendi kendine varolan nesnelerin yarattığı önduygu ortaya çıkar. Önduygu bilmekle inanmak arasmda bütünleştirici bir varlık niteliği taşır.
Fries’e göre önduygu, duyulurüstü olanın duyularla kavranan varlıklar içinde, bilinmesini sağlar. Burada bilmek, inanmak, önduygu gibi üç aşama ortaya çıkar, buna bilginin aşamaları denir. Bu bilgi aşamaları, kişide, üç ayrı yetinin bulunması sonucudur. Bu yetiler de Bilgi, Gönül, Çaba’dır. Bilginin amacı doğru, gönülün amacı güzel, çabanın amacı ise iyi adını alır.
Bilen özne, bilinen nesne
Fries’in geliştirdiği varlık kuramına göre metafizik öznel bir varlık alanıdır, bu nedenle onun bilgisi de özneldir. Bu alanda bilen özne ile bilinen nesne özdeş varlık ortamındadır. Bilen özne ancak kendi kendisiyle karşılaştırılabilir, başka bir ölçü bulma olanağı yoktur. Bilen öznenin ürettiği düşünceler de birbirinin ölçüsüdür, aralarında bir uyumun bulunup bulunmadığı araştırılabilir, ancak kendi varlık alanları dışında, onları denetleyebilecek bir ölçü bulunamaz.
Özne, kendine yabancı olan, kendi varlık alanı dışında kalan nesnelerle hangi ilkeye dayanarak bağlantı kurduğunu, dış nesnelerden hangi koşullara göre etkilendiğini bilecek durumda değildir.
Fries’in bilgi konusunda ileri sürdüğü başka bir düşünceye göre, bilgi öznenin kendi kendisini bilmesidir, bu nedenle duyuların sezgiden kaynaklanan bilgisini nedensellik ilkesine bağlamak konuya açıklık getirmez. Bilginin gerçekliği, konular arasında bulunduğu ileri sürülen ilişkilerle bağlantılı değildir. Burada ancak bilgiler arasında bir uygunluk, bir uyum söz konusu olabilir. Bilginin, gerçekliği söz konusu edilirse, özüne bakma gereği vardır, bu nedenle ilkel bilgi doğrudur, bu konuda usun yanıldığı, yetersiz kaldığı ileri sürülemez.
Bütün bilgi sorunlarım ruhbilim ilkelerine göre çözmeye çalışan Fries’e göre dışta bulunan nesneler fizik bilimini, tüm tinsel nesneler de ruhbilimi ilgilendirir. Kişi yaşadığı evrende biri tinsel, öteki somut olmak üzere iki ayrı varlık ortasındadır. Bu nedenle bütün sorunların çözümünde deneyci, uygulamalı felsefe görüşlerine dayanılarak elde edilen ilkeler düzenleyici niteliktedir. Gerçek felsefede kaynağa gitme, çözümleyici yönteme bağlanarak çalışma temel ilkedir. Bu yöntem anlığın ana kavramlarını bulmaya olanak sağlayan verilere dayanır. Belli, değişmez gibi görünen kurgulara saplanmak anlığın çalışma hızını azaltarak verimini düşürür. Kurguya kapılmasına karşın kişide, sonluyu aşma gücü yoktur.
Fries’e göre sonsuz ancak inanla kavranabilir. İnan ise bilgiyi kuşatan, onu belli bir ortamın içine iten, sınırların ortadan kaldırılmasını amaçlayan düşüncelerin doğduğu yerden başlar. Bu nedenle inanın kaynağı yadsımadır. Uzay, zaman ve bütün kategoriler bağımsız birer varlık değildir, duyularla sağlanan verilere tinin kattığı önsel {a priori) biçimlerdir (formae). Duyular evreni salt olayların evrenidir, bu olaylardan alınan izlenimler birbiri ardınca dizilir, hepsi de sezgi, olay ve deneydir.
• YAPITLAR (başlıca): Wissen, Glaube, Abndung, 1805, (“Bilim, İnan, Ceza”); Neue Kritik der Vernunft, 1807, (“Usun Yeni Eleştirisi”); Hatıdbucb der praktiscben Pbilosophie, 1818, (“Uygulamalı Felsefe Elkitabı”); Hand-buch derpsychologischen Anthropologie, 1820, (“Ruhbilim Antropolojisinin Elkitabı”); Versuch Einer Kritik der Wahrscheinlichkeitsrechnung, 1842, (“Olasılık Hesabının Bir Eleştiri Denemesi”); Politik oder philosopbischen Staatslehre, (ö.s.), 1848, (“Siyasal ya da Bilgece Devlet Öğretisi”).
• KAYNAKLAR: K.H.Bloching, Jacobi und J.Fries’s Philosophie als Theorie der Subjektivitaet, 1870; J.Hasenfuss, Die Religionsphilosophie bei J.Fries, 1937.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi