FALLA, Manuel de (1876-1946) İspanyol, besteci. İspanya’da ulusal müzik hareketinin önde gelen adla-rındandır.
23 Kasım 1876’da Câdiz’de doğdu, 14 Kasım 1946’da Arjantin’deki Alta Gracia’da öldü. Annesinden piyano çalmayı öğrendi; Câdiz’deki iki müzikçiden de armoni dersleri aldı. On yedi yaşındayken müziği meslek edinmeye karar verdi. Wagner’in müziğini yakından inceledi; oda müziği besteleri yaptı. Piyano derslerini Madrid’de sürdürme olanağı elde etti ve bu alanda oldukça gelişme sağladı. Asıl amacı, bestecilik eğitimi için Paris’e gitmekti; ancak maddi olanakları buna elverişli değildi.
O dönemde Ispanya’daki müzik yaşamı çok durgundu. Bestecilerin başarı sağlamayı umdukları başlıca tür Zarzuela’ydı (Ispanya’ya özgü bir tür güldürücü opera); bunun dışında, İtalyan ya da Alman müziğinin taklidi olmayan, özgün yapıtlar çok azdı. Falla da 1900’lerin başında para kazanmak amacıyla iki zarzuela besteledi, ancak bir sonuç elde edemedi. Aynı yıllarda, İspanya’da ulusal bir müzik kültürünün gelişmesi için yoğun çalışmalar yapmış olan Felipe Pedrell (1841-1922) ile tanıştı. Yaklaşık üç yıl süren kompozisyon çalışmalarının yanı sıra Ped-rell’le dostluğu Falla’nın daha sonraki yönelimini etkiledi.
1904’te, Madrid’deki Güzel Sanatlar Akademisi’ nin düzenlediği bir yarışmada, La vida breve (Kısa Yaşam) adlı operasıyla birincilik ödülü kazandı. Bir süre piyano dersleri verdikten sonra, 1907’de Paris’e gitmeyi başardı. Zor koşullarda yaşadığı bu kentte Debussy, Dukas ve Ravel’le tanıştı. Zengin bir kültür ortamında kendini geliştirme olanağı buldu, çeşitli konserlere katıldı. Bir süre de Londra’da kaldıktan sonra 1914’te Madrid’e döndü.
Paris’teyken üzerinde çalışmaya başlamış olduğu piyano ve orkestra için senfonik yapıtı Noches en los jardines de Espâna’yı (İspanya Bahçelerinde Geceler) 1916’da tamamladı. Bu yapıt, yaşayan İspanyol bestecilerin en önemlisi sayılmasına yol açtı. 1919’da da, en ünlü yapıtlarından El sombrero des tres picos (Uç Köşeli Şapka) adlı balesi sahnelendi. 192l’de Grana-da’ya yerleşti. Ertesi yıl, bu kentte tanıştığı Lorca ile işbirliği yaparak bir cante bondo (Ispanya’ya özgü bir halk şarkısı biçimi) şenliği düzenledi. 1928’de bestelemeye başladığı La Atlântida adlı büyük kantat, yıllarca süren çalışmalarına karşı tamamlanamadı.
Sık sık Paris, Londra ve Majorka’ya giden Falla, 1934’ten sonra Granada’dan pek ayrılmadı. İç Savaş’ın ardından 1938’de Franco yönetimi tarafından İspanya Enstitüsü’nün başkanlığına getirildi. Ancak, bu rejime uyum gösteremeyeceğini anlayarak bir yıl sonra İspanya’dan ayrıldı ve son yıllarını geçirdiği Arjantin’e gitti.
Ulusallık
Felipe Pedrell’e göre, her ulusun müziği, halk müziğinde temellenmeliydi; bütün usta sanatçıların yapıtlarında, kendi ulusal müziklerinin özellikleri görülüyordu. Falla, bu görüşleri benimsemiş ve hemen hemen her zaman çalışmalarında çıkış noktası yapmıştır. Ancak, halk müziği temalarını olduğu gibi almaya yanaşmamış, yapıtlarında bu müziğin özelliklerini özümseyerek, genel havasım yeniden oluşturmayı amaçlamıştır. Böylece, İspanyol müziğiyle kendi kişiliğinin bir bireşimini ortaya koymuştur.
Falla’nın hem kişisel, hem de yerel özellikler taşıyabilen bir üslup geliştirmiş olması, yeteneğinin ve toplumsal çevresine karşı duyarlığının yanı sıra İspanyol müziği üzerine ayrıntılı araştırmalar yapmış olmasının bir sonucudur. Endülüs bölgesine özgü çingene ezgileri olan cante flamenco ve cante bondo’ nun önde gelen bir uzmanıydı. Bu araştırmalardan önemli ölçüde yararlandığı El amor brujo (Büyücü Aşkı) adlı bale yapıtı, konusunu günlük yaşamdan almasına ve hiçbir halk ezgisi içermemesine karşın, birçok eleştirmence bestecinin halk müziğinden esin-lenişinin tipik bir örneği sayılır.
Yaklaşık 1920’lere değin yapıtlarında Endülüs müziğinin havası egemendir. Daha sonra ise Kastilya müziğinin etkileri öne çıkar. 1919 tarihli Fantasia Baetica adlı piyano yapıtı, bu bakımdan bir geçiş noktasıdır. Bu değişim sanatçının, Ispanya’nın tarihsel Doğulu özelliklerinden çok, Latin ve Hıristiyan olan yanlarını vurgulamaya yöneldiğini gösterir.
Müziğinin teknik özellikleri
Bir besteci olarak Falla’nın üslubunun başlıca özellikleri de İspanyol halk müziğinin etkilerini taşır, Bu müziğe özgü modları kullanmış olması, tonalite ilkesine bağlı kalmakla birlikte, yer yer klasik tonaliteyi de zorladığı izlenimini vermektedir. Genellikle kısa cümlelerden örülü, yoğun bir anlatım gücüyle yüklü olan melodileri, halk şarkılarının yanı sıra, gitar tekniği özellikleri de gösterir. Ritm öğesi, Falla’nın müziğinde çok önemli bir yer tutar. Çoğu kez, ritmin oluşturduğu dinamizm, bütün bir bölümün yapısını etkilediğinden, yapıtın formunun belirlenmesinde rol oynar. Orkestralama tekniği ise, modern Fransız müziğinden etkilenmiştir. İspanyol müzik geleneğinde Falla’yı bu bakımdan önceleyen ve onu yönlendiren bir besteci yoktur. Bununla birlikte o, orkestralama alanında da kişisel bir üsluba sahiptir. Genellikle çalgıları, kaynaşmış bir bütün olmaktan çok, birbiriy-le karşıtlık içinde kullanmayı yeğlemiştir.
Falla, ulusal müzik konusunda amaçladığını büyük ölçüde gerçekleştirmiş, yaşadığı dönemle geçmişi ve geleneksel olanı bütünleştiren ürünler ortaya koymuştur. Böylece, yaklaşık 17.yy’dan beri önemli bir gelişme göstermemiş olan İspanyol müziğinin canlanmasında yönlendirici bir rol oynamıştır.
• YAPITLAR (başlıca): Opera: La vida breve, 1904-1905, (Kısa Yaşam); El retablo de Maese Pedro, 1919-1922, (Pedro Usta’nın Kukla Gösterisi). Bale: El amor brujo, 1915, (Büyücü Aşkı); Elsombrero des trespicos, 1919, (Uç Köşeli Şapka). Vokal Müzik: Balada de Mallorca, 1933,n koro için, (Majorka Baladı); La Atlantida, kantat, tamamlanmadı. Orkestra Müziği: Noches en los jardines de Espâna, 1909-1915, piyano ve orkestra için, (Ispanya Bahçelerinde Geceler). Oda Müziği: Psyche, 1924; Klavsen Konçertosu, 1923,-1926. Piyano Müziği: Quatres pieces espagnoles, 1907-1908, (Dört İspanyol Parçası); Fantasia Baetica, 1919.
• KAYNAKLAR: J.B. Trend, Manuel de Falla and Spanish Music, 1929.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi