Skolastik Felsefe
Orta Çağ felsefesinin ilk aşaması olan Patristik Çağ ya da Kilise Babalan dönemindeki düşünürlerin yaptıklan, Hıristiyanlık’ın temel ilkelerini ussal bir dizge durumuna getirmekti. Bu amaç doğrultusunda Eski Yunan felsefesinden ve özellikle Platon ’danyararlandılar, bu düşünceleri Hıristiy anlık’a uyguladılar. Onaya çıkardıktan dizge her ne kadar ussal bir yapı taşıyor idiyse de, ussallığın onun kabul edilmesinde ölçüt olması beklenmiyordu. Geçerli ölçüt inandı. 8. ve 9. yy’lara gelindiğinde anık Hıristiyanlık yerleşmiş bir öğreti niteliğini kazanmıştı, ilkelerin biçimlendirilmesi son bulduğundan, bunlar üzerindeki tanışma kesilmiş, bunlar artık doğruluktan kuşku götürmeyen önermeler olarak görülmeye başlanmışlardı. 9.yy’dan 14.yy’ın sonlanna değin süren Skolastik dönemin düşünürleri Kilise’ye bağlılık yemini eden tannbilimciler olarak öncelikle Hıristiyan öğretisinin doğruluğunu kabul etmek durumundaydılar. Bu nedenle, gelenek ve eskilerin yetkisi Skolastik’te tanışma götürmeyen çıkış noktaları konumundadır. Tannbilim, bu çağda, düşünürlerin felsefeyi kullanış amaçlandır. Felsefe ile vanlan sonuçlar, tannbilimle çeliştiğinde, bir kenara bırakılır, din ilkeleri içinde ussallığa açıkça karşı olanlarla karşılaşıldığında ise ussal doğruluk ve inan doğruluğu arasında bir aynm çizilirdi. Skolastik felsefe, işte bu ayrımın oluşturduğu çifte ölçütün, değişik ve kimi kez çelişik doğrulukları arasındaki aralığın kapatılması çabasıdır. Skolastik, usla inan doğrulan arasında uyum kurmak, inan doğrusunu ussal açıdan da doğrulamak uğraşıdır. Bu uğraşta temel, kilise öğretisinin doğrularıdır. Bunlar üzerinde değişiklik söz konusu değildir. Dolayısıyla çaba, felsefe ile varılan sonuçlan, yine ussallık sınırlan içinde, din doğruları ile tutarlı yapmaktır. Bunun başarılamadığı yerde inan doğruluklarının insan usuna aşkın (transcen-dent) olduktan ileri sürülmüştür.
Bu açıklanan nedenlerden ötürü Skolastik düşünce için doğruluğunun saptanması gereken temel ilkeleri aramak, araştırmak söz konusu değildir. Doğru olabilecek tüm temel ilkeler Skolastik filozofa din dogmaları olarak, değişmez veriler biçiminde sunulmuştur. Doğruların en temel olanları zaten verilmişse, doğa incelenerek gerçeğin araştmlması diye bir konu da yoktur. Gerçekliğin temel ilkeleri verildiğine göre bilinebilecek her şey bunlardan tümdengelimle çıkarsanır. Bu tutum Skolastik’te doğa ile ilgilenmek yerine araştırmanın doğaüstü alan üzerinde yoğunlaşmasına yol açmıştır. Tannbi-limin yanı sıra ele alman anlık ve ahlak gibi konular da deneysel bir yaklaşım yerine dogmalardan çıkarsamayla incelenmiştir. Skolastik’in bu uğraşları için başlıca ussal araç mantıktır. Bu nedenle mantığın Orta Çağ’da geliştirilmiş ve incelikle işlenebilmiş olması doğaldır.
Skolastik felsefe üç döneme ayrılır. Bunlardan ilki 9. yy’dan 12. yy’a değin süren kuruluş dönemidir. Bu dönemde Kilise Babaları’nın etkisi hâlâ çok giiçlüdür. Dolayısıyla bu çağ düşüncesinin temelinde Platonculuk, Yeni-Pla-tonculuk, Augustinusçuluk vardır. Bu çağda yaşayan sivrilmiş düşünürlerden Roscelinus* ve Abaelardus* sapkın sayılmışken, Anselmus* gününün düşünce kalıplarına bütünüyle uyan bir filozoftur. Araplar yoluyla daha iyi tanınan Aristoteles’in* etkisi Skolastik düşünce üzerinde giderek artmış ve Yüksek Skolastik adıyla anılan 13. yy felsefesi Aristoteles ’i temel almıştır. Aquino’lu Thomas bu dönemin en büyük düşünürüdür. Onda, Platoncu realizm yerini tümellerin nesneler üzerinde varolduğu (universalia in rebus) görüşüne bırakır.
Skolastik’in üçüncü ve “kapanış” dönemi 14.yy’ı kapsar. Thomas’m görüşleri Dominiken tarikatının resmi öğretisi olarak benimsenmiş ve kendisi azizliğe yükseltilmiş olmasına karşın, ölümünden hemen sonra Thomasçılık’a karşıt bir düşünce akımı oluşmuştur. Bu akım özellikle Fransisken tarikatına bağlı düşünürlerce yaygınlaştırılmıştır. Bunlardan Hales’li Alexander% Bonaventura ve özellikle Duns Scotus Thomasçılık’ı eleştirmiş, Hıristiyan düşüncesinin Thomasçı ve onun karşıtı olarak iki okula ayrılmasına neden olmuşlardı. 14. yy Fransiskenler’in etkilerinin giderek arttığı ve Thomasçılık’ı gölgelediği bir dönemdir. Temelde Augustinus’a ve onun Platoncu kökenlerine bağlı olan bu tarikat Aristotelesçilik’ten sınırlı bir uzaklaşmayı da başlatmıştır. Sonuçta Roger Bacon’’’ ve Occam’lı William gibi düşünürlerin yetişmesine ancak böyle bir tepki ortamı olanak verebilirdi. Fransiskenler’in Skolastik’in kapanışına yol açan tutumlarından biri, dinin gizemsel, duygusal ve eylemsel yönünü işlemeleriydi. Bu tutumları öğretide istenci anlaktan daha önemli saymalarına yol açmıştır. Bu, Skolastik yaklaşımı temelinden sarsan bir eğilimdir. 14.yy’da yeniden güçlenen Adcılık (Nominalizm), usun gerçeğe erişebileceği yönündeki umutları da güçten düşürmüştü. Scotus, us ve inanın birliği görüşünü Thomas’m öğretisinin eleştirisi içinde zayıflatmış, böylece usun açıklayamayacağı inan doğrularının payı yeniden artmıştır. Bu, Skolastik amaçlara aykırı gelişmelerin uzun dönemdeki tarihsel sonucu usun tannbilimden bağımsızlaşması ve felsefenin kendi öz temelleri üzerinde yeniden kurulması olmuştur. Böyle bir sonuç ise 14.yy Fransiskenleri’nce istenir bir şey değildi.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi