EBÜLHUZEYL ALLAF (752-841) Arap, filozof. Her olayın belli bir nedene dayandığını ileri sürmüş, atomların yaratıldığı görüşünü savunmuştur.
Gerçek adı Ebülhuzeyl Muhammed b. Ebulhu-zeyl Elabdi el-Allaf’tır. Basra’da doğdu, Bağdat’ta öldüğü sanılıyor. Abdulkays kabilesinden azadlı bir köle olduğu söylenir. Bağdat’ta, Mutezile akımının kurucusu Vasil b. Ata’nm öğrencilerinden, mantık, felsefe ve tanrıbilim öğrenimi gördü. Bir söylentiye göre, ününü duyan halife El-Memun, onu çağının tanınmış Mutezile filozofu İbrahim Nazzam ile birlikte sarayına çağırmış, başka bilginlerle tartışmalar düzenleyerek, konuşmalarını dinlemiştir.
Tanrısal nitelikler
Ebülhuzeyl, felsefeye Tanrı sorununu incelemekle yaklaşmış, buna us ilkelerine dayanan Mutezile anlayışına göre bir çözüm aramıştır. Ona göre, Tanrı önsüz-sonsuz bir varlıktır, yücedir, bütün düşünülebilen niteliklerin üstündedir. Buna karşın, Tanrı’nm gene belli nitelikleri vardır. Ancak bu nitelikler Tanrı’nın özü (zatı) ile özdeştir. Tanrı salt erktir, salt bilimdir. Bu iki özellik onun özü gereğidir. Bu nedenle, Tanrı ancak, kendi özü olan bilimle bilinebilir. Tanrı, gene kendi özü gereği salt ustur, salt istençtir, bu bakımdan gücü sonsuzdur. Tanrısal nitelikler, Tanrı özüyle özdeş olduğundan, doğrudan doğruya kavranamaz. Tanrı’da nitelik bakımından biri yaratıcı, öteki yerine getirici olmak üzere iki ayrı istenç vardır. Yaratma istenci yaratma eyleminin kendisidir, ancak, bu istenç yaratılandan ayrıdır, uzamla bağlantılı değildir. Yerine getirici istenç tanrısal buyrukları, yasakları, eylemleri yönetir.
Bireysel istenç
Ebülhuzeyl’e göre bireysel istenç (cüz’i irade) vardır, kişi yaptığından sorumludur. Bütün devinmelerin, eylemlerin sona erdiği, durduğu sonsuz bir yaşam vardır. Bireyler burada dinlenecekler, bu dinlenme döneminde kimileri mutlu, kimileri mutsuz olacaktır. Birey bu evrende yaptığının karşılığını o sonsuz yaşam evreninde görecektir.
Devinim ve zorunluluk
Devinim konusunda, Ebülhuzeyl, zorunluluğun geçerli olduğu kanısındadır. Ona göre bütün devinimler zorunludur ve Tanrı istenciyle yaratılmıştır. Bu nedenle önsüz-sonsuz bir devinimin varlığı söz konusu değildir. İnsan organlarında, eylemi gerçekleştirme gücü vardır, bunun başlıca kanıtı birtakım isteklerin, eğilimlerin yerine getirilmesidir. Organın istemediği, yapısı dolayısıyla, gereklilik duymadığı bir isteğin gerçekleşme olanağı yoktur.
Atom ve Töz
Anadolu-Yunan felsefesinden, özellikle Demokritos’un atom kuramından etkilenen Ebülhuzeyl, bu görüşe yeni bir yorum getirmiştir. Ona göre, Demokritos’un ileri sürdüğü atomlar vardır, ancak nitelikleri bu İlk Çağ bilgesinin sandığı gibi değildir. Atomlar sınırlıdır, ölümlüdür, sonludur. Bütün atomları Tanrı özgür istenciyle yaratmıştır, bu nedenle onların sonsuzluğu ileri sürülemez. Her yaratılan varlık yok olacaktır, bu kural atomlar için de geçerlidir. Atom bir tözdür, bu nedenle düşüncede bile bölünemez. Atomun düşüncede bölünebileceğini varsaymak onun töz oluşuyla bağdaşmaz. Töz eylemde de, varsayımda da bölünemeyen bir varlıktır.
Evren konusunda Ebülhuzeyl’in ileri sürdüğü görüş bir yandan İlk Çağ atomculuğu, bir yandan da İslam düşüncesiyle bağdaşır. Ona göre evren yaratılmıştır, sonludur. Ancak atomlardan oluşan bir bütündür. Evrenin yaratılmışlığı, onu kuran atomların yaratılmış olmasından dolayıdır. Evreni oluşturan atomlar arasında düzeni, bütünlüğü Tanrı sağlamıştır. Tanrı’nm özgür istenciyle yarattığı atomlar ve onların oluşturduğu evren, gene Tanrı istenciyle yok olacaktır.
Atom ve Zaman
Ebülhuzeyl’in zaman sorununa getirdiği çözüm, atom anlayışıyla bağlantılıdır. Zamanın iki ayrı tanımı vardır. Birinci tanıma göre zaman tinsel bir kavramdır, gerçek ve somut bir varlık değildir, yalnız düşüncede vardır. Bu zaman, yaşamın bilincini dile getiren, onu açıklamaya yarayan bir kavram olmaktan öte bir anlam taşımaz. Zamanla bağlantılı olan öncelik-sonralık da bir tasarımdır, gerçek değildir. İkinci tanım atoma bağlı zamanla ilgilidir. Bu zaman ise bireysel tözlerin birbirine eklenmesinden doğan “an” dır. Atom özdek olduğu gibi eylem, ilinek özelliği de taşır. Fizik bakımından her nokta, her zaman süresi bir ilinek niteliği taşır ve atomdur. Ancak bu süre ve nokta kesintilidir, onları oluşturan atomlar arasında boşluk (aralık) vardır. İki süre (an) arasında ortaya çıkan aralık da bir boşluktur. Uzayda olduğu gibi zamanda da birtakım boşlukların bulunduğu tasarlanırsa her ikisi de açıklanabilir. Zamanı da Tanrı yaratmıştır ve Tanrı zamanın dışındadır. Tanrı’nm zamanın dışında kalması zamanın yaratılmışlığı ve sonlu oluşu yüzündendir.
Ebülhuzeyl’in İslam düşüncesine getirdiği başlıca yenilik nedensellik kavramı ve atomların yaratıi-mışlığı görüşüdür. O bir yandan İslam düşüncesiyle İlk Çağ Anadolu-Yunan felsefesini birbirine bağlamış, bir yandan da İslam düşüncesinde atom ve nedensellik sorunlarına us ilkelerine dayalı bir çözüm arama yolunu açmıştır. Onun bağlı olduğu Mutezile okulu İslam usçuluğunun odağını oluşturur. Bu okula göre insan, yaratılmış olmasına karşın, istenç özgürlüğü olan, bu nedenle de eylemlerinden sorumlu tutulması gereken bir us varlığıdır. Us bütün sorunların çözümünde başvurulacak tek güvenilir kaynaktır. İnan bile usun ışığından yararlanmalıdır. Ebülhuzeyl, okulun bu görüşünü geliştirmiş, kendinden sonra gelen İslam usçuluğuna yeni bir düşünce ortamı sağlamıştır.
• KAYNAKLAR: H.Z. Ülken, İslam Felsefesi Kaynakları ve Tesirleri, 1967.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi