Bizantoloji ya da Bizantinistik, Bizans İmparatorluğu\’nu tarih, kültür, din, bilim, politika ve ekonomi olmak üzere hemen hemen her alanda inceleyen bir bilim dalıdır. Bizantoloji\’nin kurucusu olarak \”Bizans\” teriminin mucidi Alman filolog Hieronymus Wolf kabul edilir.
Tanımı
Bizans araştırmaları, Bizans\’ın tarihine ve kültürüne hitap eden disiplindir. Daha sonraki Ortaçağ\’da Bizans\’a olan ilgi (özellikle orijinal Yunan kaynakları) İtalyan hümanizmiyle devam etmiş ve 17. yüzyılda Avrupa ve Rusya\’da genişlemiştir. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başlarında Bizans çalışmalarının oluşumu bağımsız bir disiplin haline getirildi.
Araştırma alanları
Bizantoloji temel olarak Bizans İmparatorluğu\’nun tarih ve kültürü ile ilgili konuları araştırır. Bu çerçevede Bizans İmparatorluğu yanı sıra çoğu zaman Yunan orta çağı, bu dönemde kullanılan Yunanca\’nın orta çağ versiyonu olan Koine dili ile de ilgilenir. Bu noktada Bizantoloji\’yi disiplinlerarası çalışmak zorunda olan bir bilim dalı olarak tanımlamak mümkündür.
Dönemler
Erken Bizans Dönemi (330-717)
Yunan-helen kültürü, Roma devlet geleneği, oryantal akımlar ve özellikle Hristiyan inanışı Orta Çağ Bizans uygarlığında belirleyici olan temel özelliklerden bazılarıdır. Bu uygarlığın doğuş tarihi olarak çoğu kez Hristiyanlığı özgür bir din haline getiren Konstantin\’in hüküm sürdüğü dönem olan 306–337 yılları yahut Konstantinopolis şehrinin kuruluşu olan 330 yılı kabul edilmektedir. Roma İmparatorluğu\’nun resmi olarak 395 yılında doğu ve batı olarak ikiye ayrılması üzerine geç antik dönem başlar ki bu dönem bizantologların olduğu kadar çoğu zaman eski çağ tarihçilerinin de ilgi alanı arasındadır. 717\’ye kadar devam eden bu dönem \”Erken Bizans dönemi\” olarak da adlandırılır. I. Justinianos (527-565) her ne kadar İtalya, Afrika ve güney İspanya\’yı fethetse de 634-698 arası yükselen İslam dininin de Bizans devleti için etkileri oldukça büyük oldu. Devletin resmi dili olan Latince Herakleios döneminde Yunanca olarak değiştirildi.
Orta Bizans Dönemi (717-1204)
Böylece Antik dönem sonra ermiş ve Orta Bizans Dönemi olarak da adlandırılan dönem başlamış oldu. Bu dönem esas olarak içerisinde 717-843 yılları arasındaki Bizans İkonoklazmını da barındıran bir dönem olduğu gibi, aynı zamanda batı İmparatorluğu\’nun doğmaya başladığı bir dönemdir. 10. ve 11. yüzyıllarda Makedon hanedanının önderliğindeki Bizans yeniden İslam ve Bulgarlara karşı güç kazanmaya başlamıştır. Ancak bu yükseliş Makedon Hanedanı hükümdarlarından II. Basileios\’un (976–1025) ölümü ile bir dönüm noktasına girmiştir. 1071\’de Malazgirt\’te alınan mağlubiyetin yanı sıra, gerek küçük asya\’da gerekse güney İtalya\’da topraklar kaybedilmeye başlanmıştır. Haçlı seferlerinin başlangıcı ile aynı zamana denk gelen Komnenos Hanedanı döneminde yakalanan istikrar ancak 1176 yılındaki Miryakefalon savaşına değin sürdürülebilmiştir. İçte yaşanan bazı ihtilaflar, 1204 yılında yapılan dördüncü haçlı seferinin adresini Konstantinopolis\’e çevirtmiş ve şehrin Latin devletleri tarafından işgaline yol açmıştır.
Latin İşgali Dönemi(1204-1261)
Dördüncü Haçlı Seferi sonucunda parçalanan Bizans İmparatorluğu farklı devletler olarak bir anlamda varlığını sürdürmüştür. Bu devletler İznik İmparatorluğu, Epir Despotluğu ve Trabzon İmparatorluğu olarak sayılabilir.
Geç Bizans dönemi (1261-1453)
Paleologos Hanedanı önderliğinde 1261 tarihinde yeniden fethedilen Konstantinopolis ile birlikte Geç Bizans dönemi olarak adlandırılan dönem başlar. Yeniden eski gücüne kavuşmaya çalışan bu devlet özellikle 1300 sonrası kendisini göstermeye başlayan Osmanlı devleti tarafından tehdit altında idi. Özellikle kendi iç savaşları nedeniyle zayıflayan devlet 1453 tarihinde II. Mehmet önderliğindeki Osmanlı Ordusunun başkent Konstantinopolis\’i fethetmesi ile sona erdi. Ancak dördüncü Haçlı Seferi sonunda kurulan devletlerden biri olan Trabzon İmparatorluğu varlığını 1461 yılına kadar sürdürmüştür.
15. ve 18. yüzyıllar arası
İstanbul\’un Fethi\’nden yaklaşık 100 yıl sonra Bizans filozoflarının metinlerini toplayıp, çevirmeye ve yayınlamaya başlayan ilk bilim adamı Philipp Melanchthon\’un öğrencisi ve bir Rönesans dönemi hümanisti olan Hieronymus Wolf\’tur. Wolf yanında sekreter olarak çalıştığı Anton Fugger\’in de yardımıyla Yannis Zonaras’ın kroniğini, Niketas Honiates’in ve Nikeforos Gregoras’ın tarihinin bir kısmını çevirmiş ve yayınlamıştır.
Bunu izleyen dönemde Bizans tarihi araştırmaları özellikle 17.yüzyılda, XIII. Louis ve XIV. Louis devri Fransa’sında ilgi duyulan bir alan haline gelmiştir. Bu yüzyılda Fransız aydınları Bizans tarihinin yanında, Bizans Hukuku ile alakalı çalışmalarda da bulunmuşlardır. Bu çalışmaların şefliğini yapanlar; Wilhelm Holzmann (Xylander), David Höschel, Johannes Leun-Clavius ve özellikle John Meursius’dur.
XIV. Louis ve Colbert’in himayesinde Louvre’un şöhretli matbaası Bizans tarihçilerinden büyük bir seriyi yayınlamaya girişti. 1645 yılında ilk olarak VI. İoannis’un tarih eseri, ardından 1685’de VII. Konstantin\’in \”Excerpta de legationibus\”’u yayınlandı. Philippe Labbé\’nin önderliğinde başlanan çalışmalardan en önemlileri arasında Wolf\’un yapmaya muvaffak olamadığı Corpus Byzantinae Historia ya da diğer adıyla Paris Corpusu olarak da bilinen eser, adı sayılması gereken önemli çalışmalardan birisidir.
17. yüzyıl Fransa\’sında doğan bu ilgi, Aydınlanma Devri rasyonalizminin etkisi ile, Bizans tetkiklerinin ilerlemesini teşvikten çok uzak bir tutuma boyun eğdi. Kendinden öncekilere tepeden bakarak küçümseyen Aydınlanma devri bilim adamlarının tutumu da bu duraklama devrinin ortaya çıkmasına birincil etken olmuştur. Bunlara göre Bizans tarihi “Değersiz bir hitabet ve mucizeler kolleksiyonu” (Voltaire), “ihtilal, isyan ve alçaklıklar örgüsü” (Montesquieu) olmaktan veya en müsait bir hükümle şanlı şerefli Roma tarihinin “elem verici bir sonundan” başka bir şey değildir. İşte böylece, Charles le Beau’nun Histoire du Bas- Empire (Paris 1767-1786) ve Edward Gibbon’ın Roma İmparatorluğu\’nun gerileyiş ve çöküş tarihi (London 1776-1788) adlı eserleri Bizans tarihini, Roma devletinin bin yıl süren çöküş tarihi olarak tasvir etmektedirler. Gibbon bizzat, eserinde “barbarlığı ve dinin zaferi” tasvir ettiğini söylemektedir.