Etnoloji, farklı halkların özelliklerini ve bunların arasındaki ilişkiyi (kültürel, sosyal veya sosyokültürel antropoloji ile karşılaştıran ve analiz eden) antropolojik dalıdır.
Tarihi
Özellikle 19. yüzyılda etnolojiyi bir bilim dalı olarak kurma çalışmaları başlamıştır. Etnografya ve etnoloji (Völkerkunde) gibi kavramlar 1770\’li yıllardan itibaren özellikle Göttingen Üniversitesi\’nde kullanım bulmaktaydı. Üniversite düzeyinde ilk kürsü sahibi olan etnolog Alman profesör Adolf Bastian\’dır. Bastian 1864 yılında Berlin\’de profesörlüğünü almıştır. Onu izleyen yıllarda Sir Edward B. Taylor (1896 – Oxford), Franz Boas (1899 – New York) ve daha sonra Sir James G. Frazier (1906 – Liverpool) bu alanda kürsü sahibi olan isimler arasındadır. Modern etnolojinin doğuşu esas olarak sömürgecilik ve emperyalizm ile yakından ilişkilidir. Thomas Achelis\’e göre etnolojinin amacı kültürün ortaya çıktığı evrimsel gelişimin takip edilmesidir.
Achelis\’in döneminde 19. yüzyılda etnologlar sahip oldukları verileri bölgeyi gezenlerin raporlarından, tacirlerden kısacası ikinci el kaynaklardan edinmekteydi. Ancak günümüzde etnologlar yabancı kültürün içinde yaşamayı ve kişisel olarak gözlem yapmayı etnolojik araştırmanın şartlarından biri olarak kabul etmektedirler.
Bilim disiplini
Etnoloji (etnoloji) terimi, 1783\’te Viyana\’da yayınlanan Historiee ivrisqve pvblici Regni Vngariae amoenitates\’inde kullanılan ve tanımlayan Adam Franz Kollár\’a (1718-1783) aittir. \”ulusların ve halkların bilimi, ya da çeşitli ulusların kökeni, dilleri, gelenekleri ve kurumları ile nihayetinde vatanın ve antik koltukların içine girdiklerini öğrenen öğrenilmiş insanlar üzerine yapılan araştırmalar, daha iyi olabilmeleri için ulusları ve halkları kendi zamanlarında yargılamak \”olarak tanımladı.
Kollár\’ın dilsel ve kültürel çeşitliliğe olan ilgisi, yerli çok etnikli ve çok dilli Macaristan ülkesi ve onun Slovaklar arasındaki kökendeki durumdan ve Osmanlı İmparatorluğunu daha uzakta çekilmesinden sonra ortaya çıkan kaymalarla tetiklenmiştir..
Etnoloji\’nin amaçları arasında, insanlık tarihinin yeniden inşası ve ensest tabu ve kültür değişimi gibi kültürel değişmezlerin formülasyonu ve 19. yüzyıldan beri eleştirilen bir kavram olan \”insan doğası\” ile ilgili genellemeler oluşturulmuştur. çeşitli filozoflar tarafından (Hegel, Marx, yapısalcılık, vb.). Dünyanın bazı yerlerinde etnoloji, bağımsız antrenman yolu ve pedagojik doktrin boyunca gelişti; kültürel antropoloji özellikle ABD\’de egemen hale geldi ve İngiltere\’de toplumsal antropoloji hakimdi. Üç dönem arasındaki ayrım giderek bulanıklaşıyor. Etnoloji, özellikle Avrupa\’da 18. yüzyılın sonlarından beri akademik bir alan olarak görülüyor ve bazen insan gruplarının karşılaştırmalı bir çalışması olarak düşünülüyor.
15. Yüzyılın Avrupalı ??kâşifler tarafından Amerika\’yı araştırması, \”Öteki\” kavramı gibi Batı\’nın yeni kavramlarını formüle etmede önemli bir role sahipti. Bu terim, vahşi bir barbar ya da alternatif olarak \”asil vahşi\” olarak görülen \”vahşiler\” ile birlikte kullanıldı. Böylece medeniyet, daha yaygın olarak paylaşılan etnocentrismlerin klasik bir muhalefet kurucusu olan barbarca dualist bir tavırla karşılandı. Etnolojinin ilerlemesi, örneğin Claude Lévi-Strauss\’un yapısal antropolojisi ile birlikte, doğrusal bir ilerleme kavramı ya da \”geçmişe sahip toplumlar\” ve \”geçmişleri olmayan toplumlar\” arasındaki psödo-muhalefete yönelik eleştirilere yol açtı, çok sınırlı bir şekilde bağımlı olarak değerlendirildi tarihin birikimli büyümeden oluştuğunu görme.
Lévi-Strauss sıklıkla Montaigne\’nin etnolojinin ilk örneği olarak yamyamlık üzerine yazdığı makaleye atıfta bulundu. Lévi-Strauss, yapısal bir yöntemle insanın toplumunda evrensel değişmezleri keşfetmeyi amaçladı, başında ensest tabu olduğuna inandı. Bununla birlikte, bu tür kültürel evrenselciliğin iddiaları, Marks, Nietzsche, Foucault, Derrida, Althusser ve Deleuze gibi çeşitli 19. ve 20. yüzyıl sosyal düşünürleri tarafından eleştirildi.
Fransız etnoloji ekolü, 1950\’lerin başından beri Paul Rivet, Marcel Griaule, Germaine Dieterlen, Claude Lévi-Strauss ve Jean Rouch ile birlikte disiplinin gelişimi için özellikle önem taşıyordu.