Transhümanizm (H + veya h + olarak kısaltılır), insan zekasını ve fizyolojisini büyük ölçüde iyileştirmek için geniş ölçüde kullanılabilir olan sofistike teknolojiler geliştirerek ve yaparak insan koşulunun dönüşümünü savunan uluslararası bir felsefi harekettir.
Transhümanizm, insanın biyolojik ve zihinsel sınırlarını aşmayı, geliştirmeyi ve iyileştirmeyi amaçlayan bir felsefi ve kültürel harekettir. Bu hareket, genellikle ileri teknoloji, biyoteknoloji ve yapay zeka gibi alanlardaki gelişmeleri kullanarak insanın fiziksel ve zihinsel yeteneklerini artırmayı hedefler.
Transhümanistler, insanın evrimsel sınırlarını aşmak, yaşlanma sürecini durdurmak veya geri çevirmek, genetik mühendislik yoluyla daha sağlıklı ve dayanıklı bir insan ırkı yaratmak gibi hedeflere odaklanırlar. Ayrıca, bilişsel yeteneklerin artırılması, yapay zeka ile entegrasyon, biyonik implantlar ve dijital zeka ile birleşme gibi konular da transhümanizmin ilgi alanına giren konulardır.
Transhümanizm, teknolojik ilerlemenin insanın evrimsel sürecini etkilemesi ve insanın kendini dönüştürmesi fikrine dayanır. Ancak, bu hareket geniş bir perspektife sahiptir ve farklı transhümanistler arasında farklı görüşler bulunabilir. Kimi insanlar, bu tür teknolojik gelişmelerin etik ve sosyal sonuçlarını değerlendirmekte önemli rol oynayan eleştirel bir yaklaşım benimserken, kimileri bu teknolojik ilerlemelerin insanlığın daha yüksek bir potansiyele ulaşmasını sağlayabileceğini savunurlar.
“Transhümanizm” teriminin günümüzdeki anlamı, 1960’larda Yeni Okul’da teknolojileri benimseyen insanları tanımlamaya başladığında “insanın yeni kavramlarını” öğreten ilk füturoloji profesörlerinden biri olan FM-2030 tarafından gölgelenmiştir. yaşam tarzları ve dünya, posthumanlığa “transhuman” olarak “geçişi” gösterir. Bu iddia, 1990’da transhümanizmin ilkelerini fütürist bir felsefe olarak ifade etmeye ve Kaliforniya’da dünya çapında transhümanist harekete dönüşmüş bir entelijansiyayı örgütlemeye başlamak için İngiliz filozofu Max More’un entelektüel temelini ortaya koyuyordu.
Seminal bilim kurgu eserlerinden etkilenen, transforme bir geleceğin insanlığına ilişkin transhümanist vizyonu, felsefe ve din de dahil olmak üzere geniş bir perspektif yelpazesinden birçok destekçiyi ve dürtücüyü çekti.
Transhümanizmin temel teorisi, insanın biyolojik sınırlarını aşma ve geliştirmeyi amaçlayan bir felsefi ve kültürel yaklaşımı içerir. Bu teori, genellikle şu ana konuları kapsar:
Teknolojik İlerleme: Transhümanizm, biyoteknoloji, nanoteknoloji, yapay zeka ve diğer ileri teknoloji alanlarındaki gelişmelerin insan vücudu ve zihni üzerindeki etkilerini inceleyerek, bu teknolojileri kullanarak insanın evrimsel sürecini etkilemeyi amaçlar.
Yaşlanmayı Durdurma veya Geri Çevirme: Transhümanistler, yaşlanma sürecini durdurma veya geri çevirme konusunda çeşitli stratejileri destekler. Bu genellikle genetik mühendislik, hücresel rejuvenasyon, nanoteknoloji veya biyonik implantlar gibi yöntemleri içerir.
Zihinsel Gelişim: Transhümanizm, bilişsel yetenekleri artırma ve zihinsel kapasiteyi genişletme konusunda da ilgili bir yaklaşıma sahiptir. Bu, nöroteknoloji, sinir sistemi geliştirmeleri, beyin-bilgisayar arayüzleri ve yapay zeka entegrasyonunu içerebilir.
İnsan-Makine Entegrasyonu: Transhümanizm, insan ve makine arasındaki sınırları bulanıklaştırmayı hedefler. Bu, biyonik implantlar, yapay organlar, sinir sistemine entegre edilmiş bilgisayarlar gibi teknolojileri içerir.
Etik ve Toplumsal Boyutlar: Bu teori, teknolojik gelişmelerin etik ve toplumsal sonuçlarını değerlendirir. Transhümanistler arasında, insan doğasının değişmesi ve eşitsizlik gibi konulara karşı eleştirel düşünenler olduğu gibi, teknolojik ilerlemelerin insanlığı daha iyi bir hale getirebileceğini savunanlar da bulunmaktadır.
Transhümanizm teorisi, insanın potansiyelini maksimize etmeye odaklanan, teknolojik ilerlemelerin ve bilimsel gelişmelerin insan doğasını dönüştürebileceğini savunan bir perspektife dayanır. Ancak, bu teori, etik, sosyal ve kültürel açılardan birçok tartışmayı da beraberinde getirmektedir.