Macit Gökberk, 1908 yılında Selanik'te doğan ve Türk felsefe tarihine önemli katkılarda bulunmuş bir felsefe tarihçisidir. İstanbul Üniversitesi'nde felsefe eğitimini tamamladıktan sonra Berlin Üniversitesi'nde felsefe üzerine çalışmalar yapmış ve doktor unvanını elde etmiştir. Türkiye'ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi'nde doçentlik ve ardından profesörlük unvanlarını almıştır.
Gökberk, çalışmalarında felsefe tarihi ve dil ve bilgi sorunları üzerinde yoğunlaşmıştır. Anadolu-Yunan felsefesinden başlayarak Kant ve Hegel'e kadar uzanan bir çerçevede çalışmalar yapmış ve özellikle Hegel'in devlet felsefesi ve Kant ile Herder'in tarih anlayışları üzerinde odaklanmıştır. Felsefe tarihi boyunca bilgi sorununa da önem veren Gökberk, felsefenin uygarlık içindeki rolüne ve insanın düşünen bir varlık olarak yaşamdaki etkisine odaklanmıştır.
Gökberk'in dillere de önem verdiği bilinmektedir. Dilin düşüncenin üretiminde temel bir kaynak olduğunu savunmuş ve dilin değişerek gelişen bir varlık olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca felsefe kavramlarının anadilden türetilmesi gerektiği fikrini desteklemiştir.
Macit Gökberk'in eserleri arasında "Kant ile Herder'in Tarih Anlayışı" (1948), "Felsefe Tarihi" (1961), "Felsefenin Evrimi" (1979) ve "Değişen Dünya Değişen Dil" (1980) gibi kitaplar bulunmaktadır. Ayrıca Ernst von Aster'in "Felsefe Tarihi Dersleri" (1943), "İlkçağ ve Ortaçağ Felsefesi" (1943), Eflatun'un "Theiatetos" (1945) ve von Aster'in "Bilgi Teorisi" (1945) adlı eserlerini Türkçe'ye çevirmiştir.
2 Haziran 1908’de Selanik’te doğdu, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra İstanbul’a ilk giren kumandanlardan ferik (korgeneral) Şükrü Naili’nin oğludur. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde, yükseköğrenimini 1932’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde, Platon’un “Theaitetos Diyalogu” üzerindeki çalışmasıyla bitirdi. Üniversite Reformu’ndan sonra 1933-1934 arası Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde Hans Reichenbach’m asistanı oldu ve onun Logik (mantık) adı altında verdiği dersleri Türkçe’ye aktardı. 1935’te Berlin Üniversite-si’nde felsefe okudu, 1940’ta Die Wissenschaftvon der Gesellschaft im System Hegel’s und Auguste Comte’s (“Hegel ve Auguste Comte’un Dizgesinde Toplum Bilimi”) adlı çalışmasıyla doktor sanını kazandı. 1941’de Türkiye’ye dönünce Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde doçent oldu. Birlikte çalıştığı İ.Ü.E-debiyat Fakültesi felsefe profesörü von Aster’in ders notlarını Felsefe Tarihi Dersleri (1943) ve Bilgi Teorisi ve Mantık (1945) adıyla Türkçe’ye çevirdi. 1949’da profesörlüğe yükseltildi. 1954-1960 ve 1969-1976 arasında Türk Dil Kurumu Başkanlığı görevini üstlendi. 1978’de emekli oldu.
Gökberk’in çalışmaları biri felsefe tarihi, öteki dil ve bilgi sorunu olmak üzere, iki konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Anadolu-Yunan felsefesinden yola çıkarak Kant ve Hegel’e dek uzayan bu çalışmalarında Hegel’in devlet felsefesi, Kant ile Herder’in tarih anlayışları başlıca odağı oluşturur. Herder’le Kant’ın tarih sorununa getirdikleri çözümü Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları, adlı yapıtında, HegePle ilgili çalışmalarını da 1946’da “Hegel’in Devlet Felsefesi” ve 1972’de “Hegel’in Felsefesi-Yaşayan Yönleriyle” adlarıyla, Felsefe Arşivi’nde yayımladığı yazılarıyla, sergiledi.
Felsefe çalışmalarında bilgi sorununa ağırlık veren Gökberk, bu sorunun felsefe tarihi boyunca geçirdiği gelişim aşamalarını inceledi, değişik dönemlerde bu soruna getirilen açıklama ve yorumların önemini vurguladı. Felsefenin uygarlık alanındaki yeri ve insanın, bir düşünen varlık olarak, yaşamdaki etkisi üzerinde durdu. Felsefeyle ilgili düşüncenin gelişmesinde başlıca araç olan kavramların anadilden türetilmesi görüşünü savunan Gökberk’e göre bir ulusun felsefesi kendi dilinden ayrı bir varlık gibi görülemez. Bir ülkede felsefenin doğması, gelişmesi önce felsefe dilinin yaratılmasına bağlıdır. Felsefe özgür ve dizgeli düşünmenin ürünüdür, bu nedenle de bütün uygarlık yaratılarıyla içten bir bağlaşımı vardır.
Gökberk’in felsefe açısından, üzerinde durduğu başka bir konu da dildir. Düşüncenin üretilmesinde başlıca kaynak olan dil, uygarlığın gelişimiyle değişir, kendi kendini yeniler. Dil durağan değil boyuna değişerek gelişen, kendini besleyen bir varlıktır. Gökberk bu düşüncesini Değişen Dünya Değişen Dil adlı yapıtında sergiledi, dilin hangi gelişim aşamalarından geçerek değiştiğini, kendi kendini yenilediğini, felsefe ile olan ilişkisini gösterdi. Ayrıca hangi yöntemlerle felsefe kavramlarının üretilebileceğini, Batı felsefesinin kavramlarına Türkçe kökenli karşılıklar bularak, somut örneklerle göstermeye çalıştı.