Aksiyoloji, Yunanca kökenli bir terim olup "değerlerin bilimi" veya "değerler felsefesi" olarak çevrilebilir. Bu felsefi disiplin, insanların değerleri, ahlaki prensipleri ve güzellik anlayışları gibi konuları incelemekle ilgilenir. Aksiyoloji, genellikle iki ana kategori altında incelenir: etik ve estetik.
Etik
Etik, ahlaki değerleri ve insanların davranışlarına rehberlik eden ahlaki normları inceleyen bir alt dal olarak kabul edilir. İnsanların neyin doğru ve yanlış olduğunu, nasıl hareket etmeleri gerektiğini ve ahlaki değerlerini nasıl belirlediklerini araştırır. Etik, ahlaki sorunlara çözüm getirme amacı güder ve ahlaki kararlar almada rehberlik eder.
Estetik
Estetik, güzellik, sanat, duyusal deneyimler ve estetik değerlerle ilgilenen bir diğer aksiyoloji alt dalıdır. Estetik, güzel olanın ne olduğunu, sanatın özü ve insanların estetik deneyimleri üzerine odaklanır. Bu alan, sanat eserleri, doğa güzellikleri ve estetik deneyimlerin neden insanlar üzerinde etkili olduğu gibi konuları araştırır.
Aksiyoloji, değerlerin doğası, kökeni, ölçüsü ve insan davranışları üzerindeki etkisi gibi konuları inceleyerek değerlerle ilgili derinlemesine bir anlayış geliştirmeye çalışır. Bu disiplin, felsefenin ontoloji (varlık felsefesi) ve epistemoloji (bilgi felsefesi) gibi diğer önemli alanlarıyla birlikte felsefenin temel taşlarından biridir.
Karl Robert Eduard von Hartmann'ın "Aksiyolojinin Ana Hatları" adlı çalışmasıyla bu terim klasikleşti ve aksiyoloji, değerlerin ve değer sistemlerinin incelenmesi için önemli bir felsefi disiplin haline geldi.
Tarihi
Aksiyoloji kavramının tarihi, 19. yüzyılın sonlarına ve 20. yüzyılın başlarına dayanır. Terim, özellikle Alman filozof Karl Robert Eduard von Hartmann tarafından daha yaygın bir felsefi disiplin haline getirildi. Hartmann, "Grundriss der Axologie" (Aksiyolojinin Ana Hatları) adlı eserinde bu terimi ilk kez kullandı ve değerlerin ve değer sistemlerinin incelenmesi gerektiğini savundu.
Ancak, değerlerin felsefi olarak incelenmesi ve aksiyolojiye yönelik çalışmalar daha önceki dönemlerde de bulunmaktadır. Örneğin, antik Yunan filozofları Sokrat, Platon ve Aristoteles, etik ve estetikle ilgili konularda düşünmüşlerdir. Ortaçağ filozofları da ahlaki değerler ve etik konuları üzerine çalışmalarda bulunmuşlardır.
Ancak aksiyolojinin daha belirgin bir disiplin olarak ortaya çıkışı genellikle 19. ve 20. yüzyıllara tarihlenir. Bu dönemde, felsefe daha fazla uzmanlaşmaya başladı ve değerlerin ve değer sisteminin incelenmesi daha fazla ilgi çekmeye başladı.
Sonuç olarak, aksiyoloji kavramı 19. ve 20. yüzyıl felsefesinde daha belirgin bir yer edindi, ancak değerlerle ilgili felsefi düşünce tarihsel olarak daha eski dönemlere kadar uzanır.
Monizm ve Çokluluk, içsel değerin doğasını anlamaya çalışan iki farklı yaklaşımı ifade eder:
Monizm
Monist teoriler, sadece bir tür içsel değer olduğunu savunur. Örneğin, hazcılık gibi bir monist teori, sadece hazın içsel değere sahip olduğunu iddia eder.
Çokluluk
Çoklu teoriler, ise birden fazla farklı türde içsel değerin bulunduğunu öne sürer. Bu teoriler, bu farklı içsel değer türlerinin birbirine indirgenemeyeceğini ve her birinin bağımsız olarak var olduğunu savunur.
Bu tartışma, içsel değerle sınırlıdır ve değerin genel kavramıyla ilgili değildir. Yani hem monistler hem de çoklular, birçok şeyin değere sahip olduğunu kabul edebilirler, ancak içsel değere sahip olanın ne olduğu konusunda farklı görüşlere sahiptirler.
Monizm ve çokluluk arasındaki tartışmalar genellikle ortak akıl ve değerlerin doğası üzerine odaklanır. Ortak akıl, birçok farklı şeyin değere sahip olduğunu desteklerken, monistler ortak akılın içsel ve dışsal değerleri ayırt etmede güvenilir olmadığını öne sürebilirler. Değer çokluluğunu savunanlar, farklı değer türlerinin tükenmez listelerini sunmaya çalışsalar da, bu listeler farklı teorisyenler tarafından farklı şekillerde önerildiğinden ve belirli bir kriter bulunmadığı sürece rastgele seçimler gibi görünebilir.
Bu tartışma, ayrıca karşılaştırılamaz değerlerin varlığı veya yokluğuyla ilgili bir sorunu da içerir. Değer çokluluğunu savunanlar, farklı değer türlerinin karşılaştırılamaz olduğunu iddia ederlerken, değer monistleri genellikle bu fikri reddederler. Bu, etiksel karar verme süreçlerinde önemli bir rol oynar.