"Babürname," Babur adlı Türk-Moğol hükümdarı ve kurucu Babür İmparatorluğu'nun (Mughal İmparatorluğu olarak da bilinir) otobiyografik eseridir. Babür, 1483-1530 yılları arasında yaşamış ve Hindistan'da hüküm süren Babür İmparatorluğu'nun kurucusuydu.
Babürname, Babur'un kendi yaşamını ve hükümetini anlattığı bir otobiyografi olarak kabul edilir. Bu eser, Babür'ün Hindistan'a olan fetihlerini, hükümetini kurma sürecini, askeri kampanyalarını ve günlük yaşamını anlatır. Babürname, önemli bir tarih ve edebiyat eseri olarak kabul edilir ve Orta Asya ve Hindistan'ın tarihini ve kültürünü anlamak için önemlidir.
Babürname, Türkçe olarak yazılmıştır ve Farsça'dan tercüme edilmiştir. Bu eser, Babür İmparatorluğu'nun ilk yıllarını ve Babür'ün kendi bakış açısından olayları anlatan birincil bir kaynak olarak değerlidir.
Babürname'den bir bölüm
Ramazan 899 (10 Haziran 1494) Salt günü Fergana vilayetinde, on iki yaşında padişah oldum. Fergana vilayeti beşinci iklimdendir ve mamurenin kenarındadır. Doğusu Kâşgar, batısı Semerkant ve güneyi Bedahşan’ın sınırı olan dağlardır. Önceleri kuzeyinde Almalık, Almatu ve Yangı (Otrar) gibi kentler varmış; ancak, bugün Moğollar ve Özbekler tarafından yakılıp yıkılmış ve hiçbir bayındırlık eseri kalmamıştır. Küçük bir vilayettir. Tahılları ve meyvesi boldur. Etrafı dağlıktır, yalnız Semerkant ve Hocent’in bulunduğu batı tarafında dağ yoktur. Kışın, bu yönden başka hiçbir yerden düşman gelemez.
Hocent suyu adıyla ünlü olan Seyhun Irmağı bu ülkenin kuzeydoğusundan gelir ve içinden geçerek batıya doğru akar; Hocent’in kuzeyi ve bugün Şahruhiye adı ile tanınan Fenaket’in güneyinden geçip, yeniden kuzeye dönerek, Türkistan’a doğru gider. Türkistan’dan epeyce aşağıda bu ırmak kumlar arasında kaybolur ve hiçbir suya karışmaz. Beşi Seyhun Irmağı ’nın güneyinde ve ikisi kuzeyinde olmak üzere, yedi kasabası vardır.
Endican, güney yönündeki kasabalarından biri olup, ortadadır ve Fergana vilâyetinin payitahtıdır. Tahılı çoktur, meyvesi boldur; kavun ve üzümü iyidir. Kavun zamanında tarladan kavun satmak, âdet değildir. Mavera-ünnehir’de, Semerkant ve keş kurganlarından sonra bundan daha büyük kurgan yoktur.
Uç kapısı vardır. Hayret olunur ki, buraya dokuz arık (tarnav) su girdiği halde, hiçbir yerden çıkmaz. Kalenin etrafındaki hendeğin dışında, taş döşeli büyük bir yol bulunmaktadır. Kalenin etrafı mahalleler ile çevrilmiştir. Bu mahalleler kaleden bu hendek ve onun yanından geçen büyük yol ile ayrılırlar. Av ve kuşu da çoktur. Halkı Türk’tür. Kentte ve pazarda Türkçe’yi bilmeyen kimse yoktur. Halkın konuşma dili yazı diline uygundur. Nitekim Mir Ali Şir Nevaî’nin eserleri de bu dil ile yazılmıştır. Musikide meşhur olan Yusuf Hoca, Endican’ lıdır. Havası sağlığa zararlıdır ve sonbaharda sıtma çok olur.
Ahsi, Seyhun Irmağı’nın kuzey tarafındaki kasabalardan biridir. Kitaplarda Ahsiket yazarlar. Nitekim şair Esireddin’e Esireddin Ahsiketi derler. Fergana’da, Endican'dan sonra, bundan daha büyük kasaba yoktur. Endican ’ın batısında ve dokuz yıgaç mesafededir. (Babam) Ömer Şeyh Mirza bunu payitaht yapmıştı. Seyhun Irmağı, kurganın altından akar. Kurgan yüksek bir uçurum üzerindedir ve hendek yerine bu
derin uçurum vardır. Bunu merkez yapan Ömer Şeyh Mirza, bir iki kademe dışardan yeni çukurlar kazdırdı. Fergana’da bunun kadar sağlam başka bir kurgan yoktur.
Mahalleleri kurgandan bir şer’i uzaktadır, (köy nerede, ağaçlar nerede) sözünü galiba, Ahsi için söylemişlerdir. Kavunu iyi olur. Mir-Timurî dedikleri, bir çeşit kavun vardır ki, böyle kavun dünyada görülmemiştir. Buhara kavunu da ünlüdür.Semerkant alındığı zaman, Ahsi’den ve Buhar a’dan kavun getirtip, bir mecliste kestirdim. Fakat Ahsi kavunu ile hiç mukayase edilemez. Av ve kuşu çok iyi olur. Seyhun Irmağı'nın Ahsi tarafı çöldür. Ak geyik pek çoktur. Endican tarafı ise, ormandır. Geyik, sülün ve tavşanı bol ve çok semiz olur. Kâsân, Ahsi'nin kuzeyinde ve oldukça küçük bir kasabadır. Endican suyu Uş 'tan geldiği gibi, Ahsi suyu da, Kâsân’dan gelir, iyi ve havadar bir yerdir. Eğlenceli bahçeleri vardır ve bunların hepsi dere kenarında olduğu için postin-i pis berre (önü süslü elbise) derler. Uş ile Kâsân halkı, safa ve hava bakımından, kendi kasabalarının daha iyi olduğunda ısrar ederler. Fergana vilayetinin etrafındaki dağlarda güzel yaylalar vardır. Kızıl söğüt (tabulgu) ağacı yalnız bu dağlarda bulunur; diğer yerlerde rastlanmaz. Tabulgu, kabuğu kırmızı bir ağaçtır. Asa, kamçı sapı ve kuşlara kafes yapmak için kullanırlar; yontup ok yaparlar. Oldukça iyi bir ağaçtır. Hediye olarak, uzak yerlere götürürler.Bu dağlarda firuze ve diğer maden ocakları vardır. Adilane yönetilirse, Fergana vilayetinin geliri ile üç-dört bin asker beslemek mümkündür. Ömer Şeyh Mirza, yüksek himmetli ve büyük iddialı bir padişah olduğu için, daima memleketini genişletmeyi düşünürdü. Birçok kez Semerkant üzerine asker gönderdi. Bazan yenildi, bazan gayesine erişemeden döndü. Kayınpederi Yunus Han, Cengiz Han ’ın ikinci oğlu Çağatay Han neslindendir; benim de büyük babam olan bu han, o günlerde Çağatay Han ’ın yurdunda, Moğol ulusunun ham idi.
Ömer Şeyh Mirza, kendisini birçok kere rica ile getirir ve her gelişinde ona vilayetler verirdi. Fakat Ömer Şeyh Mirza’nın istediği gibi olmazdı. Gâh Ömer Şeyh Mirza’nın kötü hareketinden, gâh Moğol ulusunun muhalefeti yüzünden, vilayette duramayıp, tekrar Moğolistan’a giderdi. En son davetinde, Ömer Şeyh Mirza, o zamanlar kendi yönetiminde bulunan Taşkent vilayetini ona verdi. Bunu kitaplarda Şaş ve bazan da Çaç yazarlar ki, çaç-yayı bundan gelmektedir.