Psikolojide güvensizlik duygusu, bir bireyin kendine, başkalarına veya genel olarak hayata karşı duyduğu güven eksikliğini ifade eder. Bu duygu, genellikle olumsuz deneyimler, olumsuz düşünce kalıpları veya geçmişte yaşanan travmatik olaylar sonucunda ortaya çıkabilir. Güvensizlik duygusu, bireyin ilişkilerde, iş hayatında ve genel yaşamında olumsuz etkiler yaratabilir.
Güvensizlik duygusunun temelinde çeşitli faktörler bulunabilir:
Duygusal Deneyimler: Geçmişte yaşanan olumsuz ilişkiler, kötü deneyimler veya kayıplar, bireyin güvensizlik duygusunu besleyebilir.
Aile ve Çocukluk: Aile içindeki olumsuz ilişkiler, aile bireyleri arasındaki güvensizlik, çocukluk döneminde yaşanan ihmal veya istismar gibi faktörler, bireyin güvensizlik duygusunu etkileyebilir.
Duygusal İlgisizlik: Bireyin duygusal ihtiyaçlarına yeterli ilgi gösterilmemesi veya duygusal destek eksikliği, güvensizlik duygusunu artırabilir.
Bağlanma Stilleri: İnsanların çocukluk dönemlerinde geliştirdikleri bağlanma stilleri, ilişki kurma ve sürdürme konusunda güvensizlik duygusunu etkileyebilir.
Kendi İçsel İnancı: Bireyin kendi yetenekleri, değeri ve kabul edilebilirliği konusundaki olumsuz düşünce kalıpları, güvensizlik duygusunu pekiştirebilir.
Güvensizlik duygusu, genellikle kişinin yaşam kalitesini düşüren bir etkiye sahip olabilir. Terapi, danışmanlık veya destek grupları gibi yöntemlerle bu duyguyla baş etmek mümkündür. Bireyin geçmiş deneyimleri üzerinde çalışarak, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirerek ve sağlıklı ilişki becerilerini geliştirerek güvensizlik duygusunu azaltmak mümkün olabilir.
Erik H. Erikson'un geliştirdiği psikososyal gelişim kuramı, bireyin yaşamı boyunca karşılaştığı temel görevlere ve bu görevleri başarması durumunda ortaya çıkan psikososyal krizlere odaklanır. Erikson'un kuramına göre, bireyin erken çocukluk dönemlerinde karşılaştığı krizlerden biri "temel güven ile temel güvensizlik" arasında gerçekleşir.
Temel Güven ve Temel Güvensizlik (Trust vs. Mistrust):
Bu aşama, bireyin doğumdan 1 yaşına kadar olan dönemi kapsar. Erikson'a göre, bu dönemde birey, dünyanın güvenli bir yer olduğunu ve temel ihtiyaçlarının karşılanacağını öğrenmeye çalışır. Bebek, ana-babasının bakımına güven duyar ve dünyayı keşfetme sürecinde güvenli bir bağlanma geliştirirse, temel bir güven duygusu geliştirir. Ancak, ebeveynlerin yeterli bakım sağlamaması veya güven ortamının eksik olması durumunda, birey temel bir güvensizlik duygusu geliştirebilir.
Bu aşama başarıyla tamamlandığında, birey temel bir güven duygusunu kazanır ve hayata, ilişkilere ve çevreye olumlu bir bakış açısıyla yaklaşma eğilimindedir. Aksine, temel güvensizlik duygusu geliştiren bireylerde ilerleyen dönemlerde güven eksikliği, ilişki problemleri ve psikososyal sorunlar ortaya çıkabilir.
Bu nedenle, Erikson'un temel güven ve temel güvensizlik aşaması, bireyin hayatının ilk evrelerinde yaşadığı temel bir psikososyal gelişim krizini temsil eder. Bu aşama, kişinin gelecekteki gelişimine, ilişkilerine ve duygusal sağlığına etki edebilir.