Organizmacılık, insanı, toplumu ve evreni, ruh ve hayat ilkesi gibi soyut kavramlarla değil, uzuvlar (organlar, örgenler) ve bu yapıların sistemleşmesi ile açıklamaya çalışan bir bilim ve felsefe teorisidir, aynı zamanda biyoloji, felsefe ve sosyoloji gibi disiplinlerin kesişiminde yer alır.
Felsefe tarihinde, organizmacı açıklamaların ilk ve belirgin izlerinin Aristoteles'te bulunduğu söylenir. Aristoteles, çalışmalarında canlı nesneleri ve organizmaları merkeze alarak, doğrusal zaman anlayışının karşısına dairesel ve dönüşümlü bir zaman anlayışını koymuştur. Bununla birlikte, Antikçağ doğa filozoflarının hylozoist anlayışının da etkisiyle, Aristoteles için organizmacı bir yaklaşım öne çıkar.
Organizmacılık, felsefe tarihinde çeşitli yorumlarla ele alınmış ve çeşitli felsefi sistemleri etkilemiştir. Özellikle A.N. Whitehead gibi düşünürler, doğanın organik bir bütünlük olduğunu ve sürekli bir gelişim sürecinde olduğunu vurgulamışlardır. Toplumun açıklanmasında da etkili olan organizmacılık, Spencer, Durkheim, Lilienfeld, Schaffle, Worms ve Novicow gibi düşünürler tarafından temsil edilmiştir.
Organizmacı toplum anlayışı, toplumları insan organizmalarıyla benzerlikler taşıyan bir yapı olarak ele alır. Bu anlayış, Machiavelli ve Campenella'nın düşüncelerinde de görülebilir. 17. ve 18. yüzyıllarda, mekanikçilik ve bireycilik gibi görüşlerin gözde olduğu dönemlerde bile organizmacı toplum kuramları önemini korumuştur. Kant, Bonald, Maistre, Burke, Fichte gibi düşünürler, organizmacı yaklaşımı desteklemişlerdir.
Sonuç olarak, organizmacılık felsefi bir akım olarak günümüzde de önemini korumaktadır ve bilim, sosyoloji ve felsefe alanlarında etkisini sürdürmektedir.