Antipozitivizm Nedir, Tanımı Özellikleri ve Tarihi Hakkında Bilgi

 Antipozitivizm, toplumsal olguları anlamak ve açıklamak için yalnızca doğal bilimlerde kullanılan yöntemlere başvurmanın yetersiz olduğunu savunan bir sosyolojik yaklaşımdır. Antipozitivistler, toplumsal olayların ve insan davranışlarının, doğal bilimlerin determinist ve niceliksel yöntemleriyle tam olarak anlaşılamayacağını ileri sürerler. Bu yaklaşım, özellikle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, pozitivizme bir tepki olarak gelişmiştir.


Antipozitivizmin Temel Özellikleri

  1. Anlamaya Odaklanma: Antipozitivistler, toplumsal olguları anlamak için bireylerin anlam dünyalarına ve deneyimlerine odaklanır. İnsanların davranışlarını ve toplumsal süreçleri anlamak için onların niyetlerini, inançlarını ve değerlerini dikkate almak gerektiğini savunurlar.

  2. Yorumsamacılık: Antipozitivist yaklaşım, toplumsal gerçekliği yorumlamanın önemini vurgular. İnsan davranışlarını ve toplumsal olayları anlamak için hermenötik (yorumsamacı) yöntemler kullanılır.

  3. Niteliksel Araştırma: Antipozitivistler, niteliksel araştırma yöntemlerine (örneğin, derinlemesine görüşmeler, etnografi, katılımcı gözlem) önem verirler. Bu yöntemler, insanların deneyimlerini ve anlam dünyalarını daha derinlemesine incelemeyi mümkün kılar.

  4. Bireysel ve Toplumsal Öznelik: Antipozitivistler, toplumsal olguların bireylerin öznel deneyimlerinden ve toplumsal bağlamlarından bağımsız olarak anlaşılamayacağını savunurlar. Bu nedenle, bireysel ve toplumsal öznelliği göz önünde bulundururlar.

Tarihi

Antipozitivizmin kökleri, 19. yüzyılın sonlarına ve 20. yüzyılın başlarına dayanır. Bu dönemde, toplumsal bilimlerde pozitivizmin sınırlılıklarına yönelik eleştiriler artmaya başlamıştır. Antipozitivizmin gelişiminde önemli isimler şunlardır:

  1. Wilhelm Dilthey: Dilthey, insan bilimlerinin doğa bilimlerinden farklı olması gerektiğini savunmuştur. Ona göre, insan bilimleri, bireylerin öznel deneyimlerini ve toplumsal anlamlarını anlamaya odaklanmalıdır.

  2. Max Weber: Weber, sosyal bilimlerde anlamaya yönelik bir metodoloji geliştirmiştir. "Anlayıcı sosyoloji" olarak bilinen bu yaklaşım, bireylerin eylemlerinin arkasındaki anlamları ve niyetleri anlamayı amaçlar.

  3. Georg Simmel: Simmel, toplumsal formların ve bireysel etkileşimlerin önemini vurgulamıştır. Toplumsal ilişkilerin dinamik ve karmaşık doğasını anlamak için mikro sosyolojik analizler yapmıştır.

  4. Hermenötik Gelenek: Hans-Georg Gadamer ve Paul Ricoeur gibi düşünürler, hermenötiğin (yorumsama bilimi) toplumsal bilimlerde kullanılmasına katkıda bulunmuşlardır. Bu gelenek, metinlerin, olayların ve insan davranışlarının anlamlarının yorumlanmasını vurgular.

Antipozitivizm, özellikle Frankfurt Okulu ve eleştirel teori gibi çeşitli yaklaşımların gelişiminde de etkili olmuştur. Bu yaklaşımlar, toplumsal olguları ve yapıların eleştirisini yaparken, pozitivist metodolojinin sınırlılıklarını vurgulamış ve alternatif yöntemler önermiştir.

Daha yeni Daha eski